English    Türkçe    فارسی   

3
2459-2468

  • چون همی‌گیرد گواه سر لگام ** خاصه وقت جوش و خشم و انتقام
  • İçinde gizlediğin şey, sırrının gemini ele alıyor, hele kızıp coştuğun zaman onu istediği gibi sürüp götürüyor ya…
  • پس همان کس کین موکل می‌کند ** تا لوای راز بر صحرا زند 2460
  • Demek ki gizlediği şeyi ta ovalara çıkarsın da bayrak gibi diksin, el âleme göstersin diye Allah, zulmeden kötülükte bulunan kişinin başına bu memuru dikiyor.
  • پس موکلهای دیگر روز حشر ** هم تواند آفرید از بهر نشر
  • Bunu yapan Allah, mahşer gününde de sırrını meydana çıkarmak için başka memurlar yaratmaya kadirdir.
  • ای بده دست آمده در ظلم و کین ** گوهرت پیداست حاجت نیست این
  • Zaten ey zulümde, kinde elden ele geçmiş, herkesçe ne olduğu bilinmiş, anlaşılmış adam, senin için, dışın meydanda… Elinin, ayağının şahadetine ne ihtiyaç var?
  • نیست حاجت شهره گشتن در گزند ** بر ضمیر آتشینت واقف‌اند
  • Kötülüğünü, ziyankârlığını etrafa yaymaya hacet yok. Senin ateşten ibaret olan içini herkes biliyor.
  • نفس تو هر دم بر آرد صد شرار ** که ببینیدم منم ز اصحاب نار
  • Nefsinden, her an, beni görün, ben cehennemliğim diye yüzlerce kıvılcım sıçramada.
  • جزو نارم سوی کل خود روم ** من نه نورم که سوی حضرت شوم 2465
  • Ben ateşin cüz’üyüm, işte aslıma gidiyorum. Nur değilim ki Allah’a gideyim demekte.
  • همچنان کین ظالم حق ناشناس ** بهر گاوی کرد چندین التباس
  • Bu hak, hukuk tanımaz zalim gibi. Bir öküzceğiz için bunca hilelere girişti.
  • او ازو صد گاو برد و صد شتر ** نفس اینست ای پدر از وی ببر
  • Hâlbuki o, efendisinden yüzlerce öküz, yüzlerce deve almıştı. Babacığım, işte senin nefis dediğin de budur. Tek hemen ondan kesile gör!
  • نیز روزی با خدا زاری نکرد ** یا ربی نامد ازو روزی بدرد
  • Bu zalim, bir gün bile Allah’a yüz tutup ağlamadı, inlemedi. Ağzından bir kerecik olsun aşkla, dertle “Yarabbi” sözü çıkmadı.