-
نیست حاجت شهره گشتن در گزند ** بر ضمیر آتشینت واقفاند
- Kötülüğünü, ziyankârlığını etrafa yaymaya hacet yok. Senin ateşten ibaret olan içini herkes biliyor.
-
نفس تو هر دم بر آرد صد شرار ** که ببینیدم منم ز اصحاب نار
- Nefsinden, her an, beni görün, ben cehennemliğim diye yüzlerce kıvılcım sıçramada.
-
جزو نارم سوی کل خود روم ** من نه نورم که سوی حضرت شوم 2465
- Ben ateşin cüz’üyüm, işte aslıma gidiyorum. Nur değilim ki Allah’a gideyim demekte.
-
همچنان کین ظالم حق ناشناس ** بهر گاوی کرد چندین التباس
- Bu hak, hukuk tanımaz zalim gibi. Bir öküzceğiz için bunca hilelere girişti.
-
او ازو صد گاو برد و صد شتر ** نفس اینست ای پدر از وی ببر
- Hâlbuki o, efendisinden yüzlerce öküz, yüzlerce deve almıştı. Babacığım, işte senin nefis dediğin de budur. Tek hemen ondan kesile gör!
-
نیز روزی با خدا زاری نکرد ** یا ربی نامد ازو روزی بدرد
- Bu zalim, bir gün bile Allah’a yüz tutup ağlamadı, inlemedi. Ağzından bir kerecik olsun aşkla, dertle “Yarabbi” sözü çıkmadı.
-
کای خدا خصم مرا خشنود کن ** گر منش کردم زیان تو سود کن
- “Allah’ım, düşmanımı hoşnut et. Ben bir ziyankârlıkta bulundum ama sen onu kâra tebdil eyle.
-
گر خطا کشتم دیت بر عاقلهست ** عاقلهی جانم تو بودی از الست 2470
- Yanlışlıkla bir adam öldürdüysem diyetini vermek, akrabama düşer. Elest gününden beri benim canıma yakın olan sensin” demedi.
-
سنگ میندهد به استغفار در ** این بود انصاف نفس ای جان حر
- Ey hür can, sen ona tövbe etmesi, yargılanma dilemesi için inci verirsin de o sana taş bile vermez… İşte nefsin insafı!
-
برون رفتن به سوی آن درخت
- Halkın o ağacın dibine gitmesi
-
چون برون رفتند سوی آن درخت ** گفت دستش را سپس بندید سخت
- Halk, şehirden çıkıp o ağca doğru gidince Davut, “Önce ellerini bağlayın şu zalimin de