English    Türkçe    فارسی   

3
2596-2605

  • اندک اندک آب را دزدد هوا ** دین چنین دزدد هم احمق از شما
  • Hava, suyu yavaş yavaş çeker, alır ya… Ahmak da dininizi böyle çalar, böyle alır işte.
  • گرمیت را دزدد و سردی دهد ** همچو آن کو زیر کون سنگی نهد
  • Kıçının altına taş koymuş adamın harareti nasıl gider, o adam nasıl soğuk alırsa ahmak da sizden harareti, aşkı iştiyakı çalar, size soğukluk verir!
  • آن گریز عیسی نه از بیم بود ** آمنست او آن پی تعلیم بود
  • İsa’nın kaçışı korkudan değildi. O zaten emindi, fakat size öğretmek için kaçmıştı.
  • زمهریر ار پر کند آفاق را ** چه غم آن خورشید با اشراق را
  • Zemheri rüzgârları, âlemi doldursa bile o parlayıp duran güneşe ne gam?
  • قصه‌ی اهل سبا و حماقت ایشان و اثر ناکردن نصیحت انبیا در احمقان
  • Sebâlılar’ın ahmaklığı, peygamberlerin nasihatlarının o ahmaklara tesir etmemesi
  • یادم آمد قصه‌ی اهل سبا ** کز دم احمق صباشان شد وبا 2600
  • Hatırıma Sebalılar’ın hikâyesi geldi. Ahmaklık yüzünden seher yeli, onlara veba kesilmişti.
  • آن سبا ماند به شهر بس کلان ** در فسانه بشنوی از کودکان
  • Sebâ, çocuklardan duyduğun masallardaki gibi pek büyük bir şehirdi.
  • کودکان افسانه‌ها می‌آورند ** درج در افسانه‌شان بس سر و پند
  • Hani çocuklar masal söylerler ya… Fakat masallarında nice sırlar, nice öğütler vardır.
  • هزلها گویند در افسانه‌ها ** گنج می‌جو در همه ویرانه‌ها
  • Görünüşte saçma şeyler söylerler ama sen onları masal sanma sakın… Bütün viranelerde define aramaya koyul!
  • بود شهری بس عظیم و مه ولی ** قدر او قدر سکره بیش نی
  • Sebâ şehri, pek büyük, pek azametli bir şehirdi… Büyüklüğü bir tepsiden fazla değil!
  • بس عظیم و بس فراخ و بس دراز ** سخت زفت زفت اندازه‌ی پیاز 2605
  • Pek ulu, pek geniş, pek uzun, pek kocamandı… bir soğan kadar!