-
زمهریر ار پر کند آفاق را ** چه غم آن خورشید با اشراق را
- Zemheri rüzgârları, âlemi doldursa bile o parlayıp duran güneşe ne gam?
-
قصهی اهل سبا و حماقت ایشان و اثر ناکردن نصیحت انبیا در احمقان
- Sebâlılar’ın ahmaklığı, peygamberlerin nasihatlarının o ahmaklara tesir etmemesi
-
یادم آمد قصهی اهل سبا ** کز دم احمق صباشان شد وبا 2600
- Hatırıma Sebalılar’ın hikâyesi geldi. Ahmaklık yüzünden seher yeli, onlara veba kesilmişti.
-
آن سبا ماند به شهر بس کلان ** در فسانه بشنوی از کودکان
- Sebâ, çocuklardan duyduğun masallardaki gibi pek büyük bir şehirdi.
-
کودکان افسانهها میآورند ** درج در افسانهشان بس سر و پند
- Hani çocuklar masal söylerler ya… Fakat masallarında nice sırlar, nice öğütler vardır.
-
هزلها گویند در افسانهها ** گنج میجو در همه ویرانهها
- Görünüşte saçma şeyler söylerler ama sen onları masal sanma sakın… Bütün viranelerde define aramaya koyul!
-
بود شهری بس عظیم و مه ولی ** قدر او قدر سکره بیش نی
- Sebâ şehri, pek büyük, pek azametli bir şehirdi… Büyüklüğü bir tepsiden fazla değil!
-
بس عظیم و بس فراخ و بس دراز ** سخت زفت زفت اندازهی پیاز 2605
- Pek ulu, pek geniş, pek uzun, pek kocamandı… bir soğan kadar!
-
مردم ده شهر مجموع اندرو ** لیک جمله سه تن ناشستهرو
- On şehir halkı oraya toplanmıştı; fakat hepsi de yüzleri yıkanmamış üç kişiden ibaret!
-
اندرو خلق و خلایق بیشمار ** لیک آن جمله سه خام پختهخوار
- Orada sayısız adam vardı ama hepsi yalnız ölmüş hayvan eti yiyen o üç ham adam!
-
جان ناکرده به جانان تاختن ** گر هزارانست باشد نیم تن
- Canana ulaşmayan, sevgiliye kavuşmaya çalışmayan can, binlerce bile olsa yarım tenden ibarettir.