-
بود شهری بس عظیم و مه ولی ** قدر او قدر سکره بیش نی
- Sebâ şehri, pek büyük, pek azametli bir şehirdi… Büyüklüğü bir tepsiden fazla değil!
-
بس عظیم و بس فراخ و بس دراز ** سخت زفت زفت اندازهی پیاز 2605
- Pek ulu, pek geniş, pek uzun, pek kocamandı… bir soğan kadar!
-
مردم ده شهر مجموع اندرو ** لیک جمله سه تن ناشستهرو
- On şehir halkı oraya toplanmıştı; fakat hepsi de yüzleri yıkanmamış üç kişiden ibaret!
-
اندرو خلق و خلایق بیشمار ** لیک آن جمله سه خام پختهخوار
- Orada sayısız adam vardı ama hepsi yalnız ölmüş hayvan eti yiyen o üç ham adam!
-
جان ناکرده به جانان تاختن ** گر هزارانست باشد نیم تن
- Canana ulaşmayan, sevgiliye kavuşmaya çalışmayan can, binlerce bile olsa yarım tenden ibarettir.
-
آن یکی بس دور بین و دیدهکور ** از سلیمان کور و دیده پای مور
- Üç kişinin birisi pek uzakları görürdü, fakat gözü kör; Süleyman’ı görmezdi de karıncanın ayağını görürdü!
-
و آن دگر بس تیزگوش و سخت کر ** گنج و در وی نیست یک جو سنگ زر 2610
- Öbürü pek keskin işitirdi, fakat sağır! Âdeta bir defineydi. İçinde yarım arpa kadar bile altın yok!
-
وآن دگر عور و برهنه لاشهباز ** لیک دامنهای جامهی او دراز
- Üçüncüsü çırılçıplak, edep yeri açık bir adamdı. Elbisesinin etekleri uzun!
-
گفت کور اینک سپاهی میرسند ** من همیبینم که چه قومند و چند
- Kör dedi ki: “İşte bak, şuracıktan atlılar gelmekte. Onların hangi kavimden olduklarını ve kaç kişiden ibaret bulunduklarını görüyorum.”
-
گفت کر آری شنودم بانگشان ** که چه میگویند پیدا و نهان
- Sağır “ Evet, ben de seslerini duydum, gizli açık ne söylüyorlarsa işittim” dedi.