- 
		    آن طبیبان را بود بولی دلیل ** وین دلیل ما بود وحی جلیل
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - O doktorlar, hastanın sidiğine bakar, hastalığını öyle anlar… Bizim delilimizse ulu Allah’ın vahyidir, hastalığı vahiyle anlarız.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    دستمزدی می نخواهیم از کسی ** دستمزد ما رسد از حق بسی
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kimseden ücret istemeyiz, ücretimiz, noksanlardan ari olan Allah’tan gelir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هین صلا بیماری ناسور را ** داروی ما یک بیک رنجور را
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - İlleti unulmaz hastalara sâlâ, ilâcımız, hastalara birebirdir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
	      
		  
		  - 
		  معجزه خواستن قوم از پیغامبران
 
	      
	       
	      
	       
	      
		  - Peygamberlerden mucize istemeleri
 
		  
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   قوم گفتند ای گروه مدعی ** کو گواه علم طب و نافعی   2710
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Sebâlılar, “Ey dâvaya girişenler, doktorluğu bildiğinize, bize fayda vereceğinize deliliniz nerede,
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چون شما بسته همین خواب و خورید ** همچو ما باشید در ده میچرید
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Siz de bizim gibi uyku uyumakta, siz de bizim gibi yemek yemektesiniz. Köylerde, şehirlerde bizim gibi oturup duruyorsunuz.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چون شما در دام این آب و گلید ** کی شما صیاد سیمرغ دلید
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu su, toprak tuzağındayken nasıl olur da gönül simurgunu avlayabilirsiniz?
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    حب جاه و سروری دارد بر آن ** که شمارد خویش از پیغامبران
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Fakat mevki ve reislik sevdası, sizi peygamberlik dâvasına salmış, bu yüzden kendinizi peygamber sanıyorsunuz.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    ما نخواهیم این چنین لاف و دروغ ** کردن اندر گوش و افتادن بدوغ
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu çeşit lâflara, bu çeşit yalanlara kulak bile asmak istemeyiz, ayran kâsesine düşmek dilemeyiz.” dediler.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   انبیا گفتند کین زان علتست ** مایهی کوری حجاب ریتست   2715
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Peygamberler dediler ki: “Bu da o illetten, körlüğünüzden, söylediğimiz sözlerin hakikatini göremiyorsunuz.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    دعوی ما را شنیدیت و شما ** مینبینید این گهر در دست ما
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Dâvamızı duyuruyorsunuz da elimizdeki mücevheri görmüyorsunuz.