-
صدقوهم هم بدور زاهره ** قبل ان یلقوکم بالساهره
- Tasdik edin; onlar kıyamet kopmadan önce, oraya varmanızdan evvel sizi de nurlandıran, âlemi de nurlandıran aydın dolunaydır.
-
صدقوهم هم مصابیح الدجی ** اکرموهم هم مفاتیح الرجا
- Tasdik edin; onlar karanlıkları aydınlatan ışıklardır… Ulu tutun, ağırlayın… Onlar, rica ve niyaz anahtarlarıdır.
-
صدقوا من لیس یرجو خیرکم ** لا تضلوا لا تصدوا غیرکم
- Hayrınızdan başka bir şey dilemeyenleri tasdik edin… Kendinizden başka kimseyi azdırmayın, kimseye tecavüz etmeyin!
-
پارسی گوییم هین تازی بهل ** هندوی آن ترک باش ای آب و گل
- Bırak bu Arapça’yı, Farsça konuşalım. Ey sudan topraktan ibaret insan, o Türk’ün Hindusu ol (o güzelin yanağına bi siyah ben kesil!)
-
هین گواهیهای شاهان بشنوید ** بگرویدند آسمانها بگروید 2840
- Kendinize gelin de padişahların seslerini duyun. Onlara gökler bile inandılar, gökler bile.
-
معنی حزم و مثال مرد حازم
- İhtiyat ve ihtiyatlı adam
-
یا به حال اولینان بنگرید ** یا سوی آخر بحزمی در پرید
- Önce gelenlerin hallerine bakın yahut sonradan gelenlerin tarafına doğru ihtiyatla uçun!
-
حزم چه بود در دو تدبیر احتیاط ** از دو آن گیری که دورست از خباط
- İhtiyat nedir? İki tedbir arasında tereddüde düşmeyip hangisi seni sürçtürmeyecekse onu yapmaktır.
-
آن یکی گوید درین ره هفت روز ** نیست آب و هست ریگ پایسوز
- Birisi, “Bu yedi günlük yolda hiç su yoktur. Bütün yol ayakları yakıp kavuran kumluk” dese,
-
آن دگر گوید دروغست این بران ** که بهر شب چشمهای بینی روان
- Öbürü de “Yalan… Yürü de bak, her gece bir akan kaynak görürsün” dese,
-
حزم آن باشد که بر گیری تو آب ** تا رهی از ترس و باشی بر صواب 2845
- İhtiyat kokudan kurtulmak ve doğruya ulaşmak için yanına su alıp yola düşmendir.