-
گوید او چون زفت بیند خویش را ** در کدامین خانه گنجم ای کیا
- Kendisini koskocaman görür de “İyi ama ben hangi eve sığarım ki?” der.
-
زفت گردد پا کشد در سایهای ** کاهلی سیری غری خودرایهای 2890
- İrileşir, ayağını çeker… Tembel tembel, karnı tok sırtı pek, kendisine güvenmiş bir halde bir gölgeye çekilir.
-
گویدش دل خانهای ساز ای عمو ** گوید او در خانه کی گنجم بگو
- Gönlü “Bir ev kur” derse de o, “Söyle be yahu, ben nasıl olur da bir eve sığarım ki?” diye cevap verir.
-
استخوان حرص تو در وقت درد ** درهم آید خرد گردد در نورد
- Sen de bir belâya, bir musibete düştün mü büzülürsün, hırs kemiklerin bitişir; küçülür, kalırsın.
-
گویی از توبه بسازم خانهای ** در زمستان باشدم استانهای
- “Tövbeden bir ev kurayım, kışın o evceğizde barınayım” dersin.
-
چون بشد درد و شدت آن حرص زفت ** همچو سگ سودای خانه از تو رفت
- Fakat dertten kurtuldun da hırsın büyüdü mü köpek gibi ev sevdası geçer gider.
-
شکر نعمت خوشتر از نعمت بود ** شکرباره کی سوی نعمت رود 2895
- Nimete şükretmek, nimetten daha hoştur. Şükreden kişi, hiç şükretmeyi bırakır da nimet sevdasına düşer mi?
-
شکر جان نعمت و نعمت چو پوست ** ز آنک شکر آرد ترا تا کوی دوست
- Şükür, nimetin canıdır, nimetse deriye benzer. Çünkü seni sevgiliye kadar ulaştıran şükürdür.
-
نعمت آرد غفلت و شکر انتباه ** صید نعمت کن بدام شکر شاه
- Nimet, insana gaflet verir, şükürse uyandırır. Padişahın şükür tuzağıyla nimet avlamaya gör!
-
نعمت شکرت کند پرچشم و میر ** تا کنی صد نعمت ایثار فقیر
- Şükür nimeti, gözünü doyurur, seni bey yapar. Bu suretle de yoksullara yüzlerce nimet bağışlarsın.