-
شکر جان نعمت و نعمت چو پوست ** ز آنک شکر آرد ترا تا کوی دوست
- Şükür, nimetin canıdır, nimetse deriye benzer. Çünkü seni sevgiliye kadar ulaştıran şükürdür.
-
نعمت آرد غفلت و شکر انتباه ** صید نعمت کن بدام شکر شاه
- Nimet, insana gaflet verir, şükürse uyandırır. Padişahın şükür tuzağıyla nimet avlamaya gör!
-
نعمت شکرت کند پرچشم و میر ** تا کنی صد نعمت ایثار فقیر
- Şükür nimeti, gözünü doyurur, seni bey yapar. Bu suretle de yoksullara yüzlerce nimet bağışlarsın.
-
سیر نوشی از طعام و نقل حق ** تا رود از تو شکمخواری و دق
- Allah yemeğinden ye, doy da senden oburluk, tamah ve şuna buna ihtiyacını arz etme illeti geçsin.
-
منع کردن انبیا را از نصیحت کردن و حجت آوردن جبریانه
- Münkirlerin, Peygamberleri nasihatten menetmeleri ve Cebriler gibi delil getirmeleri
-
قوم گفتند ای نصوحان بس بود ** اینچ گفتید ار درین ده کس بود 2900
- Onlar dediler ki: “A öğütçüler, iyi söylüyorsunuz ama bu köyde adam olsa!
-
قفل بر دلهای ما بنهاد حق ** کس نداند برد بر خالق سبق
- Allah, bizim gönlümüzü kilitledi, kimse Allah’tan ileri geçemez ki.
-
نقش ما این کرد آن تصویرگر ** این نخواهد شد بگفت و گو دگر
- Her şeyi düzüp koşan Allah, bizi de böyle düzdü koştu. Kimse bu dedikoduyla kaderimizi değiştiremez.
-
سنگ را صد سال گویی لعل شو ** کهنه را صد سال گویی باش نو
- Taşa istersen tam yüzyıl boyuna lâl olsana de… Eskiye tam yüzyıl yenilen diye söyle dur.
-
خاک را گویی صفات آب گیر ** آب را گویی عسل شو یا که شیر
- Toprağa yüzyıl su gibi arı duru ol desen, suya bal ol, süt kesil desen ne fayda!
-
خالق افلاک او و افلاکیان ** خالق آب و تراب و خاکیان 2905
- Gökleri ve göklerdeki şeyleri yaratan… Suyu, toprağı ve topraktakileri halk eden Allah,