-
ریگ را گویی که گل شو عاجزست ** خاک را گویی که گل شو جایزست
- Kuma toprak ol dersen âcizdir, toprak olamaz. Fakat toprağa balçık ol desen bu söz yerindedir, toprak, balçık olabilir.
-
رنجها دادست کان را چاره نیست ** آن بمثل لنگی و فطس و عمیست
- Allah, insana topallık, yassı, burunluluk, körlük gibi çaresiz illetler vermiştir ama,
-
رنجها دادست کان را چاره هست ** آن بمثل لقوه و درد سرست
- Ağız, yüz çarpıklığı, yahut baş ağrısı gibi bazı illetler de vermiştir ki bunlara çare vardır.
-
این دواها ساخت بهر ایتلاف ** نیست این درد و دواها از گزاف 2915
- Allah bu ilâçları, insanlara iyilik vermek için yarattı. Dertler, devalar saçma değil ya!
-
بلک اغلب رنجها را چاره هست ** چون بجد جویی بیاید آن بدست
- Hatta dertlerin çoğunun devası, çaresi vardır. Adamakıllı aradın, üstüne düştün mü ele geçer!”
-
مکرر کردن کافران حجتهای جبریانه را
- Kâfirlerin tekrar Cebrîce deliller getirmeleri
-
قوم گفتند ای گروه این رنج ما ** نیست زان رنجی که بپذیرد دوا
- Onlarsa “Bu, bizim derdimiz, deva kabul eder dert değil.
-
سالها گفتید زین افسون و پند ** سختتر میگشت زان هر لحظه بند
- Siz yıllarca öğütler verdiniz, afsunlar okudunuz. Bizim de her lâhza derdimiz arttı, bağımız kuvvetlendi.
-
گر دوا را این مرض قابل بدی ** آخر از وی ذرهای زایل شدی
- Eğer bu hastalık, iyileşecek bir hastalık olsaydı nihayet bir zerresi olsun geçerdi.
-
سده چون شد آب ناید در جگر ** گر خورد دریا رود جایی دگر 2920
- İnsan susuzluk hastalığına uğrarsa içtiği su, ciğere gitmez… Denizi içse başka bir yere gider.
-
لاجرم آماس گیرد دست و پا ** تشنگی را نشکند آن استقا
- Nihayet el ayak şişer... Su içmek, susuzluğu bir türlü geçirmez” dediler.
-
باز جواب انبیا علیهم السلام ایشان را
- Peygamberlerin, tekrar onlara cevap vermeleri