-
بس غذای سکر و وجد و بیخودی ** از در اهل دلان بر جان زدی
- Canın, ehlin diller gönlünden nice şükür, vecit ve kendinden geçiş gıdaları yedi.
-
باز این در را رها کردی ز حرص ** گرد هر دکان همیگردی ز حرص 295
- Sonra da yine hırs yüzünden bu kapıyı bıraktın, hırs yüzünden her dükkânın etrafında dönüp dolaşmadasın.
-
بر در آن منعمان چربدیگ ** میدوی بهر ثرید مردریگ
- O çömleği yağlı ihsan sahiplerinin kapısına, arda kalasıca bir tirit için koşup duruyorsun.
-
چربش اینجا دان که جان فربه شود ** کار نااومید اینجا به شود
- Bil ki can, asıl burada yağlanır, ümitsiz bir hâle düşenin işi burada düzelir.
-
جمع آمدن اهل آفت هر صباحی بر در صومعهی عیسی علیه السلام جهت طلب شفا به دعای او
- Hastaların, duasıyla şifa dilemek, şifa bulmak için her sabah İsa aleyhisselam’ın ibadet ettiği yerin kapısına toplanmaları
-
صومعهی عیسیست خوان اهل دل ** هان و هان ای مبتلا این در مهل
- İsa’nın ibadet yeri, gönül ehlinin sofrasıdır. Kendine gel, kendine ey derde müptelâ, sakın bu kapıyı bırakma.
-
جمع گشتندی ز هر اطراف خلق ** از ضریر و لنگ و شل و اهل دلق
- Halk her taraftan toplanır, kör, çolak, kötürüm, topal… Hepsi.
-
بر در آن صومعهی عیسی صباح ** تا بدم اوشان رهاند از جناح 300
- Sabahleyin İsa’nın ibadet ettiği yerin kapısına gelir, onun nefesiyle illetten kurtulmayı umarak bekleşirdi.
-
او چو فارغ گشتی از اوراد خویش ** چاشتگه بیرون شدی آن خوبکیش
- İsa, o güzel gidişli, evradını bitirince kuşluk çağı dışarı çıkar.
-
جوق جوقی مبتلا دیدی نزار ** شسته بر در در امید و انتظار
- Zayıf, perişan birçok dertlinin şifa ümidiyle kapıya oturup bekleştiğini görür.
-
گفتی ای اصحاب آفت از خدا ** حاجت این جملگانتان شد روا
- Dua ederde “Allah, hepinizin muradını verdi, maksatlarınıza eriştiniz.