English    Türkçe    فارسی   

3
3012-3021

  • هست طاغی بگلر زرین‌قبا ** هست شاکر خسته‌ی صاحب‌عبا
  • Altınlarla bezenmiş kaftanlara bürünen beyler, padişahlar azgın kişilerdir. Abaya sarınan yoksul yok mu? Şükreden odur işte.
  • شکر کی روید ز املاک و نعم ** شکر می‌روید ز بلوی و سقم
  • Mal, mülk, devlet ve nimet sahipleri hiç şükrederler mi? Şükür mihnetten ve meşakkatten biter, gelişir.
  • قصه عشق صوفی بر سفره‌ی تهی
  • Sofinin boş sofraya sevdalanması
  • صوفیی بر میخ روزی سفره دید ** چرخ می‌زد جامه‌ها را می‌درید
  • Bir sofi bir gün çiviye asılmış bir sofra gördü. Vecde geldi, dönmeye, oynamaya başladı, elbisesini yırtıyor.
  • بانگ می‌زد نک نوای بی‌نوا ** قحطها و دردها را نک دوا 3015
  • İşte azıkların azığı... İşte kıtlıkların, dertlerin devası diye nâralar atıyordu.
  • چونک دود و شور او بسیار شد ** هر که صوفی بود با او یار شد
  • Dumanı başından çıkıp neşesi, zevki arttıkça arttı… Sofilerde ona uydular, semâa başladılar.
  • کخ‌کخی و های و هویی می‌زدند ** تای چندی مست و بی‌خود می‌شدند
  • Kih, kih gülmeye, hay huy etmeye koyuldular… Defalarca kendilerinden geçip kendilerine geldiler.
  • بوالفضولی گفت صوفی را که چیست ** سفره‌ای آویخته وز نان تهیست
  • Herzevekilin biri, sofiye “Çiviye asılı ve içinde ekmek olmayan bomboş sofra nedir ki seni bu derece zevke, vecde getiriyor?” dedi.
  • گفت رو رو نقش بی‌معنیستی ** تو بجو هستی که عاشق نیستی
  • Sofi dedi ki: “ Yürü git be… Sen manasız bir suretten ibaretsin… Sen varlık peşinde koş, âşık değilsin sen.
  • عشق نان بی نان غذای عاشق است ** بند هستی نیست هر کو صادقست 3020
  • Aşığın gıdası, ekmeksiz ekmeğe âşık olmaktır. Aşkında doğru olan kişi. Varlığa bağlanmaz.
  • عاشقان را کار نبود با وجود ** عاشقان را هست بی سرمایه سود
  • Âşıkların varlıkla işi yoktur… Âşıklar, kârı sermayesiz elde ederler.