-
صوفیی بر میخ روزی سفره دید ** چرخ میزد جامهها را میدرید
- Bir sofi bir gün çiviye asılmış bir sofra gördü. Vecde geldi, dönmeye, oynamaya başladı, elbisesini yırtıyor.
-
بانگ میزد نک نوای بینوا ** قحطها و دردها را نک دوا 3015
- İşte azıkların azığı... İşte kıtlıkların, dertlerin devası diye nâralar atıyordu.
-
چونک دود و شور او بسیار شد ** هر که صوفی بود با او یار شد
- Dumanı başından çıkıp neşesi, zevki arttıkça arttı… Sofilerde ona uydular, semâa başladılar.
-
کخکخی و های و هویی میزدند ** تای چندی مست و بیخود میشدند
- Kih, kih gülmeye, hay huy etmeye koyuldular… Defalarca kendilerinden geçip kendilerine geldiler.
-
بوالفضولی گفت صوفی را که چیست ** سفرهای آویخته وز نان تهیست
- Herzevekilin biri, sofiye “Çiviye asılı ve içinde ekmek olmayan bomboş sofra nedir ki seni bu derece zevke, vecde getiriyor?” dedi.
-
گفت رو رو نقش بیمعنیستی ** تو بجو هستی که عاشق نیستی
- Sofi dedi ki: “ Yürü git be… Sen manasız bir suretten ibaretsin… Sen varlık peşinde koş, âşık değilsin sen.
-
عشق نان بی نان غذای عاشق است ** بند هستی نیست هر کو صادقست 3020
- Aşığın gıdası, ekmeksiz ekmeğe âşık olmaktır. Aşkında doğru olan kişi. Varlığa bağlanmaz.
-
عاشقان را کار نبود با وجود ** عاشقان را هست بی سرمایه سود
- Âşıkların varlıkla işi yoktur… Âşıklar, kârı sermayesiz elde ederler.
-
بال نه و گرد عالم میپرند ** دست نه و گو ز میدان میبرند
- Kanatları yoktur, âlemin etrafında uçarlar… Elleri yoktur, topu meydandan kaparlar!
-
آن فقیری کو ز معنی بوی یافت ** دست ببریده همی زنبیل بافت
- Mana kokusunu duyan o yoksul da eli kesik olduğu halde zembil örerdi ya!