-
قسمت حقست روزی دادنی ** هر یکی را سوی دیگر راه نی
- Rızık vermek, Allah’ın işidir. Herkes Allah’ın takdirine göre hareket eder, başka türlü hareket etmesine imkân yoktur.
-
یک خیال نیک باغ آن شده ** یک خیال زشت راه این زده
- Güzel bir hayal, ona bağ, bahçe haline gelmiştir… Çirkin bir hayal, bunun yolunu kesmiştir!
-
آن خدایی کز خیالی باغ ساخت ** وز خیالی دوزخ و جای گداخت
- Allah öyle bir Allah’tır ki bir hayalden, bağ, bahçe düzmüş, bir hayalide cehennem haline getirmiş, yanıp yakılma yeri yapmıştır!
-
پس کی داند راه گلشنهای او ** پس کی داند جای گلخنهای او 3045
- Peki… O halde onun gül bahçelerinin yolunu… Külhanlarının yerini kim bilebilir ki?
-
دیدبان دل نبیند در مجال ** کز کدامین رکن جان آید خیال
- Gönül gözcüsü, bu hayal, canın ne yanından geliyor… Fırsat bulup göremez ki.
-
گر بدیدی مطلعش را ز احتیال ** بند کردی راه هر ناخوش خیال
- Bir kolayını bulup da doğduğu yeri, geldiği tarafı görseydi kötü hayallerin yolunu keser, gelmelerine mâni olurdu.
-
کی رسد جاسوس را آنجا قدم ** که بود مرصاد و در بند عدم
- Yokluk geçidine, yokluğun gözetleme yeri olan oraya casus, nasıl ayak atabilir?
-
دامن فضلش بکف کن کوروار ** قبض اعمی این بود ای شهرهیار
- Kör gibi onun ihsan eteğine yapış! Padişahım, körün yapışması diye buna derler işte!
-
دامن او امر و فرمان ویست ** نیکبختی که تقی جان ویست 3050
- Onun eteği, emridir, fermanıdır. Ondan korkmayı, ondan çekinmeyi kendisine can ittihaz eden adam ne iyi bahtlı bir adamdır!
-
آن یکی در مرغزار و جوی آب ** و آن یکی پهلوی او اندر عذاب
- Birisi çayırlıkta, çimenlikte akarsu kıyısında… Onun yanı başındaki de azap içinde!