-
هم کرامتشان هم ایشان در حرم ** نامشان را نشنوند ابدال هم
- Hem uludurlar, kerametleri vardır… Hem Allah hareminde gizlenmişlerdir. Onların adlarını Abdal bile işitmemiştir.
-
یا نمیدانی کرمهای خدا ** کو ترا میخواند آن سو که بیا
- Sen yoksa Allah’ın keremlerini bilmiyor musun ki… Seni “Gel” diye onların bulunduğu tarafa çağırıp duruyor.
-
شش جهت عالم همه اکرام اوست ** هر طرف که بنگری اعلام اوست
- Âlemin altı ciheti de onun keremleriyle dolu… Nereye baksan onun bayrakları orada dikildi!
-
چون کریمی گویدت آتش در آ ** اندر آ زود و مگو سوزد مرا
- Bir kerem sahibi, sana gel, ateşe gir dese hemencecik atıl ateşe… Beni yakar mı deme bile!
-
حکایت مندیل در تنور پر آتش انداختن انس رضی الله عنه و ناسوختن
- Allah razı olsun, Enes’in peşkirini ateşe atması ve peşkirin yanmaması
-
از انس فرزند مالک آمدست ** که به مهمانی او شخصی شدست 3110
- Malik oğlu Enes’ten rivayet edilmiştir. Birisi ona konuk olmuştu.
-
او حکایت کرد کز بعد طعام ** دید انس دستارخوان را زردفام
- O hikâye eder: Yemekten sonra, peşkirini sararmış,
-
چرکن و آلوده گفت ای خادمه ** اندر افکن در تنورش یکدمه
- Kirlenmiş, yemeğe bulaşmış gören Enes, hizmetçi kadına: “Bunu al da tandıra at, bir müddet kalsın” dedi.
-
در تنور پر ز آتش در فکند ** آن زمان دستارخوان را هوشمند
- Enes’in sırlarına vâkıf olan o hizmetçi de peşkiri ateşle dopdolu olan tandıra atıverdi.
-
جمله مهمانان در آن حیران شدند ** انتظار دود کندوری بدند
- Bütün konuklar, şaşırıp kaldılar, peşkirden duman çıkacağını kavrulup yanacağını umuyorlardı.
-
بعد یکساعت بر آورد از تنور ** پاک و اسپید و از آن اوساخ دور 3115
- Derken bir müddet sonra hizmetçi, peşkiri arınmış temizlenmiş, tertemiz olarak getirdi.