-
گفت من نشناسم او را کیست او ** گفت او آن ماهروی قندخو
- Adam, “Ben onu tanımıyorum, o da kim?” dedi. “Ay yüzlü, şeker huylu Muhammed “ dediler,
-
نوعها تعریف کردندش که هست ** گفت مانا او مگر آن شاعرست
- Nasılsa öylece anlattılar, öylece övdüler. Zenci, “O galiba bir şair olacak.
-
که گروهی را زبون کرد او بسحر ** من نیایم جانب او نیم شبر
- Bir kısmı halkı sihirle zebun etmiş… Ona yarım arşın bile yaklaşmam ben “ dedi.
-
کشکشانش آوریدند آن طرف ** او فغان برداشت در تشنیع و تف
- Nihayet herifi yakalayıp zorla, çeke çeke o tarafa sürüklemeye başladılar. Zenci, bağırıp çağırıyor, sövüp sayıyordu!
-
چون کشیدندش به پیش آن عزیز ** گفت نوشید آب و بردارید نیز 3145
- Zenciyi Azizin yanına getirdikleri zaman Peygamber, “Su için, mataralarınızı, kırbalarınızı da doldurun” dedi.
-
جمله را زان مشک او سیراب کرد ** اشتران و هر کسی زان آب خورد
- Hepsini o bir tek kırbadan kandıra kandıra suvardı. Hem adamlar, hem develer o kırbadan kana kana su içtiler,
-
راویه پر کرد و مشک از مشک او ** ابر گردون خیره ماند از رشک او
- Kölenin kırbasından herkes kırbasını, matarasını doldurur. Gökyüzündeki bulut bile hasedinden şaşırıp kaldı!
-
این کسی دیدست کز یک راویه ** سرد گردد سوز چندان هاویه
- Bunu kim görmüştür? Bir tek kırbadan bunca cehennemin harareti sönsün?
-
این کسی دیدست کز یک مشک آب ** گشت چندین مشک پر بی اضطراب
- Kim görmüştür bunu? Su dolu bir tek kırbadan bunca kırba ağzına kadar dolsun!
-
مشک خود روپوش بود و موج فضل ** میرسید از امر او از بحر اصل 3150
- Kölenin kırbası zaten vesileden, hakikati örten bir sebepten ibaretti. Peygamberin emriyle ihsan dalgaları, aslî denizden coşup köpürmekte, kopup gelmekteydi!