-
رب میگوید برو سوی سبب ** چون ز صنعم یاد کردی ای عجب
- Tanrı da sana “Hadi, yürü, sebebe git… Ne acayip şey, sen, beni, yarattığım sebepler için andın ha!” der.
-
گفت زین پس من ترا بینم همه ** ننگرم سوی سبب و آن دمدمه
- O vakit kul “Bundan böyle hep seni göreceğim, sebebe, o lâftan ibaret saçma şeye bakmayacağım artık “ der ama
-
گویدش ردوا لعادوا کار تست ** ای تو اندر توبه و میثاق سست
- Allah “Seni tekrar sebep âlemine göndersem yine sebebe yapışırsın. Senin için bu, a tövbesinden durmayan ahdi çürük adam!
-
لیک من آن ننگرم رحمت کنم ** رحمتم پرست بر رحمت تنم
- Fakat ben bu işe bakmam, rahmetim boldur. Rahmet etrafında dönüp dolaşırım, herkese rahmet ederim ben!
-
ننگرم عهد بدت بدهم عطا ** از کرم این دم چو میخوانی مرا 3160
- Senin kötü ahdine bakmam, mademki şimdi bana niyaz ediyorsun, keremimden sana ihsan eder, muradını veririm” der.
-
قافله حیران شد اندر کار او ** یا محمد چیست این ای بحر خو
- Evet… Kafile halkı Peygamber’in mucizesine hayran oldu… “Ya Muhammed, ey deniz huylu Peygamber, bu ne?
-
کردهای روپوش مشک خرد را ** غرقه کردی هم عرب هم کرد را
- Küçücük bir kırbayı sebep ittihaz ettin, Arap’ı da suya gark ettin. Kürdü de!
-
مشک آن غلام ازغیب پر آب کردن بمعجزه و آن غلام سیاه را سپیدرو کردن باذن الله تعالی
- O kölenin kırbasının gaybdan suyla dolması ve kara yüzünün ulu Allah’ın izniyle ağarması
-
ای غلام اکنون تو پر بین مشک خود ** تا نگویی درشکایت نیک و بد
- Ey köle, şimdi kırbanın dolu olduğunu da gör de şikâyet edip iyi, kötü söylenme” dediler.
-
آن سیه حیران شد از برهان او ** میدمید از لامکان ایمان او
- O zenci köle, Peygamber’in, bu mucizesine hayran oldu, imanı Lâmekân âleminden doğmaktaydı.
-
چشمهای دید از هوا ریزان شده ** مشک او روپوش فیض آن شده 3165
- Gökten akan bir çeşme gördü o… kırbası onun coşkunluğuna bir vesile, onun hakikatine bir örtüydü!