-
خواست آبی و وضو را تازه کرد ** دست و رو را شست او زان آب سرد
- Abdest tazelemek üzere su istedi. O soğuk suyla elini, yüzünü yıkadı.
-
هر دو پا شست و به موزه کرد رای ** موزه را بربود یک موزهربای 3240
- Ayaklarını da yıkayıp pabuçlarını giymek üzereyken bir kuş gelip pabucunun bir tekini kapıverdi.
-
دست سوی موزه برد آن خوشخطاب ** موزه را بربود از دستش عقاب
- O güzel sözlü Peygamber, tam pabucu eline almışken tavşancıl pabucunu elinden kapıvermişti.
-
موزه را اندر هوا برد او چو باد ** پس نگون کرد و از آن ماری فتاد
- Kuş, yel gibi havalandı, pabucu, tersine çevirdi, içinden bir yılan düştü.
-
در فتاد از موزه یک مار سیاه ** زان عنایت شد عقابش نیکخواه
- Kapkara bir yılandı o… tavşancıl, bu hareketiyle Peygamber’e iyilik etmek istemiş, Allah inayetine sebep olmuştu.
-
پس عقاب آن موزه را آورد باز ** گفت هین بستان و رو سوی نماز
- Kuş, sonra pabucu getirip “Buyur, namaza git” diye Peygamber’in önüne koydu.
-
از ضرورت کردم این گستاخیی ** من ز ادب دارم شکستهشاخیی 3245
- Âdeta “Bu küstahlığı zoraki yaptım, yoksa benim de edep ağacından bir dalcağızım var, ben de haddimce edep erkân nedir, bilirim“ diyordu.
-
وای کو گستاخ پایی مینهد ** بی ضرورت کش هوا فتوی دهد
- Vay o kişiye ki küstahça adım atar, nefsine uyar da lüzumsuz fetvalar verir!
-
پس رسولش شکر کرد و گفت ما ** این جفا دیدیم و بود این خود وفا
- Peygamber, şükretti de dedi ki: “Biz, bunu cefa sanıyorduk, hâlbuki vefanın ta kendisiymiş!“
-
موزه بربودی و من درهم شدم ** تو غمم بردی و من در غم شدم
- Pabucumu kaptın, aklım karıştı, canım sıkıldı, sen beni gamdan kurtarıyormuşsun, bense gama düşmüştüm!