English    Türkçe    فارسی   

3
33-42

  • پس کریم آنست کو خود را دهد ** آب حیوانی که ماند تا ابد
  • Kerem ona derler ki insan, kendisini ebedî kılacak âbıhayatı kendisine versin.
  • باقیات الصالحات آمد کریم ** رسته از صد آفت و اخطار و بیم
  • Kerem sahibi, “Bâkıyât-us sâlihat”ın ta kendisidir. Yüzlerce âfetten, tehlikeden korkudan kurtulmuştur.
  • گر هزارانند یک کس بیش نیست ** چون خیالاتی عدد اندیش نیست 35
  • Onlar, binlerce kişi olsalar yine bir kişiden fazla değildirler. Hayallere kapılanlar gibi sayı düşünmezler ki.
  • آکل و ماکول را حلقست و نای ** غالب و مغلوب را عقلست و رای
  • Yiyenle yenenin boğazı, gırtlağı var… Galiple mağlûbun aklı reyi.
  • حلق بخشید او عصای عدل را ** خورد آن چندان عصا و حبل را
  • Allah adalet asâsına boğaz verdi de o kadar sopaları, o kadar ipleri yedi.
  • واندرو افزون نشد زان جمله اکل ** زانک حیوانی نبودش اکل و شکل
  • Öyle olduğu halde o yemeden semirmedi, şişmedi. Yiyişi de hayvan yiyişi değildi, kendisi de hayvan değil.
  • مر یقین را چون عصا هم حلق داد ** تا بخورد او هر خیالی را که زاد
  • Allah her doğan hayali yesin diye yakına da, asâya verdiği gibi boğaz verdi.
  • پس معانی را چو اعیان حلقهاست ** رازق حلق معانی هم خداست 40
  • Âyan gibi maaninin de boğazı vardır… Maaniyi rızıklandıran da Allah’tır.
  • پس ز مه تا ماهی هیچ از خلق نیست ** که بجذب مایه او را حلق نیست
  • Balıktan aya kadar mahlûkattan hiçbiri yoktur ki gıdayı çekecek, yiyecek ağzı olmasın.
  • حلق جان از فکر تن خالی شود ** آنگهان روزیش اجلالی شود
  • Nefsin boğazı vesveseden boşaldı mı ululuk vahyine konuk olur.