-
پس کریم آنست کو خود را دهد ** آب حیوانی که ماند تا ابد
- Kerem ona derler ki insan, kendisini ebedî kılacak âbıhayatı kendisine versin.
-
باقیات الصالحات آمد کریم ** رسته از صد آفت و اخطار و بیم
- Kerem sahibi, “Bâkıyât-us sâlihat”ın ta kendisidir. Yüzlerce âfetten, tehlikeden korkudan kurtulmuştur.
-
گر هزارانند یک کس بیش نیست ** چون خیالاتی عدد اندیش نیست 35
- Onlar, binlerce kişi olsalar yine bir kişiden fazla değildirler. Hayallere kapılanlar gibi sayı düşünmezler ki.
-
آکل و ماکول را حلقست و نای ** غالب و مغلوب را عقلست و رای
- Yiyenle yenenin boğazı, gırtlağı var… Galiple mağlûbun aklı reyi.
-
حلق بخشید او عصای عدل را ** خورد آن چندان عصا و حبل را
- Allah adalet asâsına boğaz verdi de o kadar sopaları, o kadar ipleri yedi.
-
واندرو افزون نشد زان جمله اکل ** زانک حیوانی نبودش اکل و شکل
- Öyle olduğu halde o yemeden semirmedi, şişmedi. Yiyişi de hayvan yiyişi değildi, kendisi de hayvan değil.
-
مر یقین را چون عصا هم حلق داد ** تا بخورد او هر خیالی را که زاد
- Allah her doğan hayali yesin diye yakına da, asâya verdiği gibi boğaz verdi.
-
پس معانی را چو اعیان حلقهاست ** رازق حلق معانی هم خداست 40
- Âyan gibi maaninin de boğazı vardır… Maaniyi rızıklandıran da Allah’tır.
-
پس ز مه تا ماهی هیچ از خلق نیست ** که بجذب مایه او را حلق نیست
- Balıktan aya kadar mahlûkattan hiçbiri yoktur ki gıdayı çekecek, yiyecek ağzı olmasın.
-
حلق جان از فکر تن خالی شود ** آنگهان روزیش اجلالی شود
- Nefsin boğazı vesveseden boşaldı mı ululuk vahyine konuk olur.