-
شورش مرگست نه هیضهی طعام ** قی چه سودت دارد ای بدبخت خام
- Bu, yemekten meydana gelen gönül bulantısı değil, ölüm alâmeti! A ham betbaht, kay etmenin ne faydası var sana?
-
چار کس بردند تا سوی وثاق ** ساق میمالید او بر پشت ساق 3380
- Dört kişi alıp evine götürdüler. Adamcağızın ayakları birbirine dolaşıyordu.
-
پند موسی نشنوی شوخی کنی ** خویشتن بر تیغ پولادی زنی
- Musa’nın öğüdünü dinlemiyor, halifelikte bulunuyorsun ha… Fakat kandini çeliği sağlam bir kılıcın üstüne atıyorsun!
-
شرم ناید تیغ را از جان تو ** آن تست این ای برادر آن تو
- Kılıç, senin canını alıverir, hiç utanıp sıkılmaz. Kardeş, bu senin lâyığındır, lâyığın!
-
دعاکردن موسی آن شخص را تا بایمان رود از دنیا
- Musa’nın, o adamın imanla ölmesi için duası
-
موسی آمد در مناجات آن سحر ** کای خدا ایمان ازو مستان مبر
- Musa, o seher çağı duaya başladı: “Yarabbi, sen, onun imanını alma.
-
پادشاهی کن برو بخشا که او ** سهو کرد و خیرهرویی و غلو
- Padişahlıkta bulun, bağışla onu… O yanılmış, şaşırmış, haddini bilmemiş, haddinden fazla ileri gitmiş!
-
گفتمش این علم نه درخورد تست ** دفع پندارید گفتم را و سست 3385
- Bu bilgi, senin harcın değil dedim ama sözümü anlamadı. Başımdan savıyorum sandı.
-
دست را بر اژدها آنکس زند ** که عصا را دستش اژدرها کند
- Sopasını ejderha yapabilen kişi ejderhaya el atabilir.
-
سر غیب آن را سزد آموختن ** که ز گفتن لب تواند دوختن
- Dudağını yumup söylemeyen, sırrı gizleyebilen, gayb sırrını öğrenebilir.
-
درخور دریا نشد جز مرغ آب ** فهم کن والله اعلم بالصواب
- Su kuşundan başka kuş denize atılmaz, artık anlayıver… Doğrusunu Allah daha iyi bilir.