-
سر غیب آن را سزد آموختن ** که ز گفتن لب تواند دوختن
- Dudağını yumup söylemeyen, sırrı gizleyebilen, gayb sırrını öğrenebilir.
-
درخور دریا نشد جز مرغ آب ** فهم کن والله اعلم بالصواب
- Su kuşundan başka kuş denize atılmaz, artık anlayıver… Doğrusunu Allah daha iyi bilir.
-
او به دریا رفت و مرغآبی نبود ** گشت غرقه دست گیرش ای ودود
- O da suda yaşayan kuş olmadığı halde denize atıldı, boğuluyor… Ey merhametli Allah, sen elini tut! “
-
اجابت کردن حق تعالی دعای موسی را علیه السلام
- Ulu Allah’ın Musa aleyhisselâm’ın duasını kabul etmesi
-
گفت بخشیدم بدو ایمان نعم ** ور تو خواهی این زمان زندهش کنم 3390
- Allah dedi ki: “Peki… İmanını bağışladım. Hatta dilersen şimdi dirilteyim de…
-
بلک جمله مردگان خاک را ** این زمان زنده کنم بهر ترا
- Değil yalnız onu, hatırın için bütün ölüp gömülmüş olanları dirilteyim.
-
گفت موسی این جهان مردنست ** آن جهان انگیز کانجا روشنست
- Musa, “Yarabbi, bu dünya ölümlü dünyadır. Sen, onu aydınlık âlemde dirilt.
-
این فناجا چون جهان بود نیست ** بازگشت عاریت بس سود نیست
- Bu fena dünya, varlık dünyası değil. Sonunda yine ölecek değil mi… âriyet dirilmede ne fayda var?
-
رحمتی افشان بر ایشان هم کنون ** در نهانخانهی لدینا محضرون
- Sen, şimdi onlara, gözlerden gizli olan “Ledeyna muhdarun“ yurdunda rahmet saç!“ dedi.
-
تابدانی که زیان جسم و مال ** سود جان باشد رهاند از وبال 3395
- Ey insan, cisim ve mal ziyanı, cana faydadır canı vebalden kurtarır.
-
پس ریاضت را به جان شو مشتری ** چون سپردی تن به خدمت جان بری
- Sen de riyazata canla, başla müşteri ol. Tenini riyazata verdin mi canını kurtardın demektir.