-
رحمتی افشان بر ایشان هم کنون ** در نهانخانهی لدینا محضرون
- Sen, şimdi onlara, gözlerden gizli olan “Ledeyna muhdarun“ yurdunda rahmet saç!“ dedi.
-
تابدانی که زیان جسم و مال ** سود جان باشد رهاند از وبال 3395
- Ey insan, cisim ve mal ziyanı, cana faydadır canı vebalden kurtarır.
-
پس ریاضت را به جان شو مشتری ** چون سپردی تن به خدمت جان بری
- Sen de riyazata canla, başla müşteri ol. Tenini riyazata verdin mi canını kurtardın demektir.
-
ور ریاضت آیدت بی اختیار ** سر بنه شکرانه ده ای کامیار
- Ey bahtı yaver kişi, gönlüne ihtiyatsız riyazat isteği gelirse secdeye baş koy, şükranelikler ver.
-
چون حقت داد آن ریاضت شکر کن ** تو نکردی او کشیدت ز امر کن
- Mademki Allah, o riyazat isteğini verdi, şükürler et. O istek, sana kendiliğinden gelmedi, seni “Kün“ emriyle riyazata çekti.
-
حکایت آن زنی کی فرزندش نمیزیست بنالید جواب آمد کی آن عوض ریاضت تست و به جای جهاد مجاهدانست ترا
- Çocuğu yaşamayan kadının ağlayıp inlemesi, “Bu, senin riyazatına karşılıktır, senin için, mücahitlerin cihadına mukabildir” diye cevap gelmesi
-
آن زنی هر سال زاییدی پسر ** بیش از شش مه نبودی عمرور
- Bir kadın vardı, her yıl bir çocuk doğururdu. Fakat çocuk, altı aydan fazla yaşamazdı.
-
یاسه مه یا چار مه گشتی تباه ** ناله کرد آن زن که افغان ای اله 3400
- Üç aylıkken yahut dört aylıkken ölür giderdi. Kadın feryat ederek dedi ki: Yarabbi,
-
نه مهم بارست و سه ماهم فرح ** نعمتم زوتر رو از قوس قزح
- Bu çocuklar, bana dokuz ay yük oluyor, üç aycağız da ferahlık veriyor. Bana verdiğin nimet eleği sağmadan da tez geçip gidiveriyor!“
-
پیش مردان خدا کردی نفیر ** زین شکایت آن زن از درد نذیر
- Allah erlerine ağlayıp yalvarmakta, çocuklarının ölümünden şikâyet etmekteydi.
-
بیست فرزند اینچنین در گور رفت ** آتشی در جانشان افتاد تفت
- Bu suretle tam yirmi oğlu öldü, ciğerine bir yaman ateştir düştü.