-
لا ابالیوار با تیغ و سنان ** مینمایی دار و گیر و امتحان
- Her şeye boş veriyor; bir kılıç ve bir mızrakla savaşa atılıyor, âdeta kendini sınıyorsun.
-
تیغ حرمت میندارد پیر را ** کی بود تمییز تیغ و تیر را
- Kılıç, ihtiyara hürmet etmez. Hiç kılıçla okun aklı, temyizi olur mu? “ dediler.
-
زین نسق غمخوارگان بیخبر ** پند میدادند او را از غیر
- O bîhaberler, Hamza’nın kaydına düşüyorlar, gayretlerinden ona bu çeşit öğütler veriyorlardı.
-
جواب حمزه مر خلق را
- Hamza’nın halka cevap vermesi
-
گفت حمزه چونک بودم من جوان ** مرگ میدیدم وداع این جهان
- Hazma dedi ki. “Gençken ölümü, bu dünyaya veda etme tarzında görürdüm.
-
سوی مردن کس برغبت کی رود ** پیش اژدرها برهنه کی شود 3430
- Kim ölüme isteyerek gider? Kim ejderhanın karşısında soyunur?
-
لیک از نور محمد من کنون ** نیستم این شهر فانی را زبون
- Fakat şimdi Muhammed’in nuruyla bu fâni şehre zebun değilim ki.
-
از برون حس لشکرگاه شاه ** پر همیبینم ز نور حق سپاه
- Duygudan hariç olan ve halk nuru askeriyle dolu bulunan padişah ordugâhını görmekteyim,
-
خیمه در خیمه طناب اندر طناب ** شکر آنک کرد بیدارم ز خواب
- Çadırlar, çadırlara geçmiş, çadır direklerinin ipleri, iplere sarılmış… Şükürler olsun ki Allah, beni uykudan uyandırdı.
-
آنک مردن پیش چشمش تهلکهست ** امر لا تلقوا بگیرد او به دست
- Ölüm, kimin nazarında tehlikeyse “Tehlikeye atılmayın“ emri de onadır.
-
و آنک مردن پیش او شد فتح باب ** سارعوا آید مرورا در خطاب 3435
- Fakat birisinin nazarında ölüm, hakikat kapısının açılışından ibaret olursa ona… “Haydin, çabuk olun“ hitabı gelir.