-
لیک از نور محمد من کنون ** نیستم این شهر فانی را زبون
- Fakat şimdi Muhammed’in nuruyla bu fâni şehre zebun değilim ki.
-
از برون حس لشکرگاه شاه ** پر همیبینم ز نور حق سپاه
- Duygudan hariç olan ve halk nuru askeriyle dolu bulunan padişah ordugâhını görmekteyim,
-
خیمه در خیمه طناب اندر طناب ** شکر آنک کرد بیدارم ز خواب
- Çadırlar, çadırlara geçmiş, çadır direklerinin ipleri, iplere sarılmış… Şükürler olsun ki Allah, beni uykudan uyandırdı.
-
آنک مردن پیش چشمش تهلکهست ** امر لا تلقوا بگیرد او به دست
- Ölüm, kimin nazarında tehlikeyse “Tehlikeye atılmayın“ emri de onadır.
-
و آنک مردن پیش او شد فتح باب ** سارعوا آید مرورا در خطاب 3435
- Fakat birisinin nazarında ölüm, hakikat kapısının açılışından ibaret olursa ona… “Haydin, çabuk olun“ hitabı gelir.
-
الحذر ای مرگبینان بارعوا ** العجل ای حشربینان سارعوا
- Ey ölümü görenler, uzaklaşın… Ey haşri, dirilmeyi görenler, çabuk olun!
-
الصلا ای لطفبینان افرحوا ** البلا ای قهربینان اترحوا
- Ey lütuf görenler, ferahlanın, sevinin… Ey kahır görenler, bu bir belâdır, gamlanın!
-
هر که یوسف دید جان کردش فدی ** هر که گرگش دید برگشت از هدی
- Ölümü, bir Yusuf gören, canını feda eder, kurt olarak görense yolunu sapıtır!
-
مرگ هر یک ای پسر همرنگ اوست ** پیش دشمن دشمن و بر دوست دوست
- Oğul, herkesin ölümü, kendi rengindendir. Düşmana düşmandır, dosta dost!
-
پیش ترک آیینه را خوش رنگیست ** پیش زنگی آینه هم زنگیست 3440
- Ayna Türk’e nazaran güzel renktedir. Zenciye nazaran o da zencidir.