-
گر ترا آید ز جایی تهمتی ** کرد مظلومت دعا در محنتی
- Sana bir yerden bir töhmet gelse, mutlaka zulmettiğin birisi mihnete düşmüş, beddua etmiştir.
-
تو همیگویی که من آزادهام ** بر کسی من تهمتی ننهادهام
- Ama sen dersen ki ben bir şey yapmadım, kimse hakkında bir töhmette bulunmadım.
-
تو گناهی کردهای شکل دگر ** دانه کشتی دانه کی ماند به بر 3450
- Fakat başka çeşit bir günah etmişsindir. Tohum ektin, nasıl olur da meyve vermez?
-
او زنا کرد و جزا صد چوب بود ** گوید او من کی زدم کس را بعود
- Zina edene yüz sopa vururlar da zinâkâr, ben kimseyi dövmedim ki der.
-
نه جزای آن زنا بود این بلا ** چوب کی ماند زنا را در خلا
- Fakat bu belâ, bu dövüş, o zinanın cezası değil mi? Ama sopa, gizli bir yerde edilen zinaya nasıl benzer?
-
مار کی ماند عصا را ای کلیم ** درد کی ماند دوا را ای حکیم
- Ey Kalîm, yılan hiç sopaya benzer mi? Ey hakîm, dert, devaya benzer mi?
-
تو به جای آن عصا آب منی ** چون بیفکندی شد آن شخص سنی
- Sen de o sopa yerine meninin nasıl döktün de o meni, güzelim bir şahıs oldu?
-
یار شد یا مار شد آن آب تو ** زان عصا چونست این اعجاب تو 3455
- O menin, bir dost oldu yahut bir yılan kesildi. Asâ’nın yılan olduğuna şaşıyorsun değil mi? Fakat buna daha ziyade şaşmak icap etmez mi?
-
هیچ ماند آب آن فرزند را ** هیچ ماند نیشکر مر قند را
- Hiç meni, o çocuğa benzer mi? Hiç şeker kamışı, şekere benzer mi?
-
چون سجودی یا رکوعی مرد کشت ** شد در آن عالم سجود او بهشت
- Adam, bir rükû yahut sücud etti mi onun rükû ve sücudu, o âlemde bağ, bahçe olur.