-
با تو باشد در مکان و بیمکان ** چون بمانی از سرا و از دکان
- Sen yerden, yurttan alımdan, satımdan kaldın mı o, mekân âleminde de seninle beraberdir, Lâmekân âleminde de.
-
او بر آرد از کدورتها صفا ** مر جفاهای ترا گیرد وفا
- Bulanıklardan, duruluklar çıkarır, cefalarını vefa yerine tutar.
-
چون جفا آری فرستد گوشمال ** تا ز نقصان وا روی سوی کمال
- Cefakârlıkta bulunursan noksandan kurtulup kemâle erişesin diye kulağını burar.
-
چون تو وردی ترک کردی در روش ** بر تو قبضی آید از رنج و تبش
- Sülûkte virdini terk edersen zahmete, mihnete düşer, sıkıntıya uğrarsın ya.
-
آن ادب کردن بود یعنی مکن ** هیچ تحویلی از آن عهد کهن 350
- İşte o tediptir. Yapma, o eski ahdi hiç değiştirme demektir.
-
پیش از آن کین قبض زنجیری شود ** این که دلگیریست پاگیری شود
- Bu iç sıkıntısı bir zincir şeklini almadan, bu gönlünü sıkan şey, ayağını bağlamadan önce.
-
رنج معقولت شود محسوس و فاش ** تا نگیری این اشارت را بلاش
- Bu işareti, beyhude zan etmemen için uğradığın o makul zahmet, duyguna hitap eder bir hâle gelir ve meydana çıkar.
-
در معاصی قبضها دلگیر شد ** قبضها بعد از اجل زنجیر شد
- Suç işlediğin zaman iç sıkıntıları gönlünü kaplar, bu sıkıntılar, ecelden sonra ist zincir şekline bürünür.
-
نعط من اعرض هنا عن ذکرنا ** عیشة ضنک و نجزی بالعمی
- Burada bizi anmaktan çekinen kişiye dar bir yaşayış verilir ve körlükle cezalanır.
-
دزد چون مال کسان را میبرد ** قبض و دلتنگی دلش را میخلد 355
- Hırsız, insanların mallarını çaldı mı bir iç sıkıntısı, bir darlık gönlünü tırmalamaya başlar.