-
آن درختان مر ترا فرمانبرند ** کان درختان از صفاتت با برند
- Cennetteki ağaçlar, senin fermanına tabidir, çünkü o ağaçlar, senin sıfatlarından yeşerdi, meyve verdi.
-
چون به امر تست اینجا این صفات ** پس در امر تست آنجا آن جزات 3470
- Bu sıfatlar, burada nasıl senin emrine tabiyse onlara karşılık olan şeyler de orada senin emrine tabidir.
-
چون ز دستت زخم بر مظلوم رست ** آن درختی گشت ازو زقوم رست
- Bir mazluma karşı elinden bir zulüm çıktımı o zulüm bir ağaç olur, o ağaçtan zakkum biter.
-
چون ز خشم آتش تو در دلها زدی ** مایهی نار جهنم آمدی
- Kızgınlıkla gönüllere ateş saldın mı cehennem ateşinin aslı oldun gitti.
-
آتشت اینجا چو آدم سوز بود ** آنچ از وی زاد مرد افروز بود
- Ateşin burada nasıl adamları yakarsa ondan meydana gelen eser de orada seni yakar.
-
آتش تو قصد مردم میکند ** نار کز وی زاد بر مردم زند
- Kızgınlığın ateşin adamlara saldırmakta ya… Ondan meydana gelen ateş de adamlara saldırır.
-
آن سخنهای چو مار و کزدمت ** مار و کزدم گشت و میگیرد دمت 3475
- O yılana, akrebe benzeyen sözlerin yılan ve akrep olur da seni kuyruğundan yakalar.
-
اولیا را داشتی در انتظار ** انتظار رستخیزت گشت یار
- Velîlere uymadın, onları bekletip durdun, orada da kıyamet gününün beklenmesi san yâr olur, bekler durursun.
-
وعدهی فردا و پسفردای تو ** انتظار حشرت آمد وای تو
- Hele yarın, hele öbür gün diye vaat eder, Allah’a dönmeyi sallar durursun ya… İşte bu bekleyiş, mahşerdeki beklemendir, vay sana!
-
منتظر مانی در آن روز دراز ** در حساب و آفتاب جانگداز
- O uzun günde hesap için, canlar yakan güneşin altında bekler kalırsın…