-
تاب رو و چشم پر انوار او ** می گواهی داد بر گفتار او
- Yüzünün parlaklığıyla nurlu gözleri, sözünün doğruluğuna şehadet ediyordu.
-
هر سیه دل می سیه دیدی ورا ** مردم دیده سیاه آمد چرا
- Her gönlü kara adam onun yüzünü simsiyah görürdü ama o, insanların gözbebeğiydi, neden gözbebeği de siyah?
-
مردم نادیده باشد رو سیاه ** مردم دیده بود مرآت ماه
- Yüzü kara olanlar, hakikati görmeyenlerdir. İnsanların gözbebeği olan adam ise ayın aynasıdır.
-
خود کی بیند مردم دیدهی ترا ** در جهان جز مردم دیدهفزا
- Zaten dünyada can gözüne sahip olanlardan başka, senin gözbebeğini kim görebilir ki?
-
چون به غیر مردم دیدهش ندید ** پس به غیر او کی در رنگش رسید 3525
- Onu, gözbebeği haline gelenlerden başka kimse göremeyince artık ondan başka kim, onun rengini görüp anlar?
-
پس جز او جمله مقلد آمدند ** در صفات مردم دیده بلند
- İnsanların gözbebeği olan kişiden başka herkes, mertebesi yüce insanın sıfatlarını taklit eder. Hakikati bilmez.
-
گفت جفتش الفراق ای خوشخصال ** گفت نه نه الوصالست الوصال
- Karısı “Ah ayrılık, ah ayrılık” deyince Bilâl, “Hayır, hayır… Vuslat, vuslat!” dedi.
-
گفت جفت امشب غریبی میروی ** از تبار و خویش غایب میشوی
- Karısı “Bu gece gurbete gidiyorsun… Soyunun sopunun gözlerinden kaybolacaksın” dedi.
-
گفت نه نه بلک امشب جان من ** میرسد خود از غریبی در وطن
- Bilâl dedi ki: “Hayır, hayır… Bu gece ruhum, gurbet elinden vatanına ulaşacak!”
-
گفت رویت را کجا بینیم ما ** گفت اندر حلقهی خاص خدا 3530
- Karısı, “Gayri senin yüzünü nerede göreceğiz biz?” dedi. Bilâl dedi ki: “Allah haslarının halkasında!