English    Türkçe    فارسی   

3
3573-3582

  • رو سپید از قوت بلغم بود ** باشد از سودا که رو ادهم بود
  • Ak beniz, balgamın kuvvetindendir, sevdadan da beniz kararır.
  • در حقیقت خالق آثار اوست ** لیک جز علت نبیند اهل پوست
  • Hakikatte eserleri halk eden odur. Fakat kışırda kalan, yalnız zahiri gören, ancak sebepleri görebilir!
  • مغز کو از پوستها آواره نیست ** از طبیب و علت او را چاره نیست 3575
  • Derilerden ayrı olmayan, sebeplerden kurtulmamış olan akıl, ne illetlerden kurtulur, ne doktordan fayda görür!
  • چون دوم بار آدمی‌زاده بزاد ** پای خود بر فرق علتها نهاد
  • Âdemoğlu, ikinci defa doğdu mu ayağını sebeplerin başına kor.
  • علت اولی نباشد دین او ** علت جزوی ندارد کین او
  • Artık, onun dini illet-i ûlâ değildir. Cüz’i illet de ona bir zarar veremez.
  • می‌پرد چون آفتاب اندر افق ** با عروس صدق و صورت چون تتق
  • O, doğruluk geliniyle ufuklarda uçup durur; sureti de ona ancak bir duvaktır.
  • بلک بیرون از افق وز چرخها ** بی مکان باشد چو ارواح و نهی
  • Hatta ufuktan da dışarıdadır, göklerden de. Ruhlar ve akıllar gibi mekânız bir âlemdedir.
  • بل عقول ماست سایه‌های او ** می‌فتد چون سایه‌ها در پای او 3580
  • Hatta akıllarımız bile onun gölgesidir: akıllarımız bile gölgeler gibi onun ayağına düşer.
  • مجتهد هر گه که باشد نص‌شناس ** اندر آن صورت نیندیشد قیاس
  • Müctehit, nassı görür, tanırsa herhangi bir hükümde artık kıyası düşünmez ki.
  • چون نیابد نص اندر صورتی ** از قیاس آنجا نماید عبرتی
  • Fakat bir şeyde nas yoksa orada kıyasa girişir, kıyastan ibret alır, kıyasla hüküm verir.
  • تشبیه نص با قیاس
  • Nasla kıyası benzetiş