English    Türkçe    فارسی   

3
3616-3625

  • گر پشیمانی برو عیبی کند ** آتش اول در پشیمانی زند
  • Yaptığı işten bir pişmanlık duyar ve bu pişmanlık ona bir ayıp olursa o, önce pişmanlığa ateş salar, yakıp yandırır.
  • خود پشیمانی نروید از عدم ** چون ببیند گرمی صاحب‌قدم
  • Zaten adam, bir işte ayak diredi mi hiç yoktan pişmanlık meydana gelmez ki!
  • شناختن هر حیوانی بوی عدو خود را و حذر کردن و بطالت و خسارت آنکس کی عدو کسی بود کی ازو حذر ممکن نیست و فرار ممکن نی و مقابله ممکن نی
  • Her hayvanın, düşmanının kokusunu duyup çekinmesi, kendisinden çekinilmeye, kaçmaya, karşı koymaya imkân bulunmayan birisiyle düşmanlığa kalkışan adamın ziyankârlığı
  • اسپ داند بانگ و بوی شیر را ** گر چه حیوانست الا نادرا
  • At, aslanın sesini de tanır, kokusunu da duyar. Hayvandır ama düşmanını bilmemesi, duymaması pek nadirdir.
  • بل عدو خویش را هر جانور ** خود بداند از نشان و از اثر
  • Hatta zaten yalnız at değil, her hayvan, düşmanını, nişanından, eserinden tanır, bilir.
  • روز خفاشک نیارد بر پرید ** شب برون آمد چو دزدان و چرید 3620
  • Yarasacık gündüz uçamaz, hırsızlar gibi geceleyin çıkar, yayılır.
  • از همه محروم‌تر خفاش بود ** که عدو آفتاب فاش بود
  • Hayvanlardan hepsinden daha mahrum hayvan yarasadır. Meydanda ki güneşin düşmanıdır o.
  • نه تواند در مصافش زخم خورد ** نه بنفرین تاندش مهجور کرد
  • Fakat ne ben senin düşmanınım diye güneşe karşı koyabilir, ne nefretiyle onu uzaklaştırabilir!
  • آفتابی که بگرداند قفاش ** از برای غصه و قهر خفاش
  • Güneş, yarasanın derdine, kahrına bakıp yüzünü döndürse, gizlense bu,
  • غایت لطف و کمال او بود ** گرنه خفاشش کجا مانع شود
  • Güneşin son derece lütfuna, güneşin en üstün bir kemale sahip bulunuşuna delâlet eder. Yoksa hiç yarasa güneşe mâni olabilir mi?
  • دشمنی گیری بحد خویش گیر ** تا بود ممکن که گردانی اسیر 3625
  • Düşmanlığa kalkışacaksan düşmanlık edebileceğin birisiyle savaş ki onu esir edebilmek mümkün olsun.