-
از همه محرومتر خفاش بود ** که عدو آفتاب فاش بود
- Hayvanlardan hepsinden daha mahrum hayvan yarasadır. Meydanda ki güneşin düşmanıdır o.
-
نه تواند در مصافش زخم خورد ** نه بنفرین تاندش مهجور کرد
- Fakat ne ben senin düşmanınım diye güneşe karşı koyabilir, ne nefretiyle onu uzaklaştırabilir!
-
آفتابی که بگرداند قفاش ** از برای غصه و قهر خفاش
- Güneş, yarasanın derdine, kahrına bakıp yüzünü döndürse, gizlense bu,
-
غایت لطف و کمال او بود ** گرنه خفاشش کجا مانع شود
- Güneşin son derece lütfuna, güneşin en üstün bir kemale sahip bulunuşuna delâlet eder. Yoksa hiç yarasa güneşe mâni olabilir mi?
-
دشمنی گیری بحد خویش گیر ** تا بود ممکن که گردانی اسیر 3625
- Düşmanlığa kalkışacaksan düşmanlık edebileceğin birisiyle savaş ki onu esir edebilmek mümkün olsun.
-
قطره با قلزم چو استیزه کند ** ابلهست او ریش خود بر میکند
- Karta, denizle nasıl savaşa girişebilir? Girişirse aptaldır, kendi saçını, sakalını yolar.
-
حیلت او از سبالش نگذرد ** چنبرهی حجرهی قمر چون بر درد
- Hilesi, saçından sakalından ileri gidemez ki. Nasıl olur da ayın odasındaki perdeyi yırtabilir?
-
با عدو آفتاب این بد عتاب ** ای عدو آفتاب آفتاب
- Güneşe düşmanlık eden şu azara uğrar: Ey güneşin güneşine düşman olan,
-
ای عدو آفتابی کز فرش ** میبلرزد آفتاب و اخترش
- Sen öyle bir güneşe düşmansın ki onun ışığından güneş de titremektedir, yıldız da!
-
تو عدو او نهای خصم خودی ** چه غم آتش را که تو هیزم شدی 3630
- Sen, onun düşmanı değilsin, kendinin düşmanısın. Sen odun olsan ateşe ne gam, o ne yapsın?