-
لطف کن این نیکوی را دور کن ** من نخواهم چشم زودم کور کن
- Lütfet de bu iyiliği yapma. Ben, göz istemiyorum, beni kör et, dersin, işte bunun gibi.
-
پس سبا گفتند باعد بیننا ** شیننا خیر لنا خذ زیننا
- Seba’lılar da “Şehirlerimiz birbirine çok yakın, onları uzaklaştır. Kötülük, çirkinlik bize daha iyi, bizim ziynetimizi güzelliğimizi al.
-
ما نمیخواهیم این ایوان و باغ ** نه زنان خوب و نه امن و فراغ
- Biz, bu köşkleri, bağları, bahçeleri istemiyoruz. Ne güzel kadınlarla işimiz var, ne emniyet ve huzurla.
-
شهرها نزدیک همدیگر بدست ** آن بیابانست خوش کانجا ددست 370
- Şehirler, birbirine pek yakın. Hâlbuki orada ne boş bir çöl, ne güzel bir ova var. Orada yırtıcı hayvanlar, canavarlar vardır” dediler.
-
یطلب الانسان فی الصیف الشتا ** فاذا جاء الشتا انکر ذا
- İnsan yazın kışı ister, fakat kış geldi mi bundan da vazgeçer, istemez.
-
فهو لا یرضی بحال ابدا ** لا بضیق لا بعیش رغدا
- Bir hâle katiyen razı olmaz. Ne darlıktan hoşlanır, ne genişlikten, boşluktan.
-
قتل الانسان ما اکفره ** کلما نال هدی انکره
- Geberesi insan, efendisine ne de kâfirdir ya… Hidayete nail oldu mu tutar, inkâra sapar.
-
نفس زین سانست زان شد کشتنی ** اقتلوا انفسکم گفت آن سنی
- Nefis, bu çeşit mahlûklardandır da onun için gebertilmeye lâyıktır… onun için ulu Allah “Öldürün nefislerinizi” demiştir.
-
خار سه سویست هر چون کش نهی ** در خلد وز زخم او تو کی جهی 375
- Nefis, üç köşeli dikendir, ne çeşit koysan sana batar, ondan kurtulmana imkân mı var?
-
آتش ترک هوا در خار زن ** دست اندر یار نیکوکار زن
- Heva ve hevesi terk etme ateşini vur şu dikene… İyi işli dosta uzat elini, sarıl ona!