English    Türkçe    فارسی   

3
3672-3681

  • هست باشد ذات او تا تو اگر ** بر نهی پنبه بسوزد زان شرر
  • Fakat muma bir pamuk tutun mu yanar… Şu halde vardır.
  • نیست باشد روشنی ندهد ترا ** کرده باشد آفتاب او را فنا
  • Öyle ama sana bir aydınlık vermez ki; güneş, onu yok etmiştir. Bu bakımdan da yoktur.
  • در دو صد من شهد یک اوقیه خل ** چون در افکندی و در وی گشت حل
  • İki yüz batman bala bir okka sirke koydun mu, sirke balın içinde erir gider.
  • نیست باشد طعم خل چون می‌چشی ** هست اوقیه فزون چون برکشی 3675
  • Tattın mı sirke lezzeti olmadığından yoktur. Fakat tarttın mı balın okkası artmıştır, vardır.
  • پیش شیری آهوی بیهوش شد ** هستی‌اش در هست او روپوش شد
  • Aslanın önünde ceylanın aklı başından gider, kendisinden geçer… Varlığı, aslanın varlığında mahvolur.
  • این قیاس ناقصان بر کار رب ** جوشش عشقست نه از ترک ادب
  • Kemale ermeyenlerin Allah’a karşı yürüttükleri bu kıyas yok mu? Aşk coşkunluğundan ileri gelen bir şeydir. Ebedî, terbiyeyi terk etme değil!
  • نبض عاشق بی ادب بر می‌جهد ** خویش را در کفه‌ی شه می‌نهد
  • Âşığın, nabzı, edepten dışarı atar. Âşık kendini padişahın terazisine kor, sevgilisinin tapısına varır.
  • بی‌ادب‌تر نیست کس زو در جهان ** با ادب‌تر نیست کس زو در نهان
  • Dünyada ondan edepsiz, ondan terbiyesiz kimse yoktur. Fakat hakikatte ondan terbiyeli, ondan edepli kimse de yoktur.
  • هم بنسبت دان وفاق ای منتجب ** این دو ضد با ادب با بی‌ادب 3680
  • Ey aslı, nesli belli kişi bu edeplilikle edepsizliği birbirine uygun bil.
  • بی‌ادب باشد چو ظاهر بنگری ** که بود دعوی عشقش هم‌سری
  • Zahirine bakarsan edepsiz gibi görünür. Çünkü başında aşk dâvası vardır ( bu dâva da varlık alâmetidir).