English    Türkçe    فارسی   

3
3717-3726

  • دود آن نارم دلیلم من برو ** دور از آن شه باطل ما عبروا
  • Ben, yalnız o ateşin bir dumanıyım ateşe delâlet etmekteyim. O padişahtan uzaktayken, onu görmeden hakkında ne söylenmişse hepsi de asılsız, hepsi de saçma!
  • خود نباشد آفتابی را دلیل ** جز که نور آفتاب مستطیل
  • Zaten güneşe, âlemi kaplayan nurundan başka bir delil olamaz ki.
  • سایه کی بود تا دلیل او بود ** این بستش کع ذلیل او بود
  • Gölgenin on delâlet etmesine imkân mı var? Gölge, onun yanında hor, hakir olup kalıyor ya… işte bu, kâfi ona!
  • این جلالت در دلالت صادقست ** جمله ادراکات پس او سابقست 3720
  • Bu ululuk, ona tam doğru bir delil: bütün anlayışlar geridedir, o ilerde!
  • جمله ادراکات بر خرهای لنگ ** او سوار باد پران چون خدنگ
  • Bütün anlayışlar topal eşeklere binmiş… O, ok gibi uçup giden rüzgâra!
  • گر گریزد کس نیابد گرد شه ** ور گریزند او بگیرد پیش ره
  • Padişah kaçarsa tozunu bile kimse bulamaz… Onlar kaçarlarsa padişah, yolarını kesiverir!
  • جمله ادراکات را آرام نی ** وقت میدانست وقت جام نی
  • Âlemde bütün anlayışlar, durup dinlenmezler… Meydanda koşup yelme zamanıdır, oturup zevkle içkiye dalma zamanı değil!
  • آن یکی وهمی چو بازی می‌پرد ** وآن دگر چون تیر معبر می‌درد
  • Birinin vehmi, bir doğan gibi uçup geçer, öbürünün vehmini mesafeleri delip geçen ok gibi uçar!
  • وان دگر چون کشتی با بادبان ** وآن دگر اندر تراجع هر زمان 3725
  • Öbürünün ki yelken açmış gemi gibi gider… Bir başkasınınkiyse her an gerileyip durur!
  • چون شکاری می‌نمایدشان ز دور ** جمله حمله می‌فزایند آن طیور
  • Bütün bu vehimler, bütün bu anlayış kuşları, uzaktan bir av gördüler mi hep birden saldırırlar.