English    Türkçe    فارسی   

3
3748-3757

  • گر ز شیر دیو تن را وابری ** در فطام اوبسی نعمت خوردی
  • Bedenini Şeytan aslanından kurtarabilirsen Allah sofrasında nice nimetler yersin!
  • ترک‌جوشش شرح کردم نیم‌خام ** از حکیم غزنوی بشنو تمام
  • Ben bu sözü, Türklerin et yemeği gibi yarı pişmiş, yarı ham bir halde anlattım. Sen tamamını Hâkim-i Gaznevî’den duy!
  • در الهی‌نامه گوید شرح این ** آن حکیم غیب و فخرالعارفین 3750
  • O gayb hakîmi, o ariflerin övündükleri zat, bunu İlahînâme’de anlatır:
  • غم خور و نان غم‌افزایان مخور ** زانک عاقل غم خورد کودک شکر
  • Gam ye de, gam artıranların, seni derde sokanların ekmeğini yeme... çünkü akıllı adam gam yer, çocuksa şeker!
  • قند شادی میوه‌ی باغ غمست ** این فرح زخمست وآن غم مرهمست
  • Neşe şekeri, gam bahçesinin meyvasıdır. Bu ferah yaradır, o gam merhem.
  • غم چو بینی در کنارش کش به عشق ** از سر ربوه نظر کن در دمشق
  • Gamı gördün mü aşkla kucakla… Şam’a Rübve tepesinden bak!
  • عاقل از انگور می بیند همی ** عاشق از معدوم شی بیند همی
  • Akıllı adam, şarabı üzümde görür… Âşık varı yokta bulur.
  • جنگ می‌کردند حمالان پریر ** تو مکش تا من کشم حملش چو شیر 3755
  • Geçen gün hamallar, sen alma, o yükü ben aslan gibi taşırım diye birbirleriyle savaşıp duruyorlardı.
  • زانک زان رنجش همی‌دیدند سود ** حمل را هر یک ز دیگر می‌ربود
  • Neden? Çünkü o zahmette rahmet, o eziyette kâr görüyorlardı da yükü her biri, öbüründen kapıyordu.
  • مزد حق کو مزد آن بی‌مایه کو ** این دهد گنجیت مزد و آن تسو
  • Nerede Allah’ın verdiği ücret, nerede o sermayesiz herifin verdiği ücret? Bu, sana ücret olarak bir hazine bağışlar, o birkaç mangır verir!