English    Türkçe    فارسی   

3
3801-3810

  • غن لی یا منیتی لحن النشور ** ابرکی یا ناقتی تم السرور
  • Ey emelim, maksadım sevgili, sur üfürür gibi nağmelerle terennüm et de beni dirilt… Ey devem, çök artık… Neşe tamamlandı!
  • ابلعی یا ارض دمعی قد کفی ** اشربی یا نفس وردا قد صفا
  • Ey yeryüzü, gözyaşlarımı em, yeter gayri… Ey nefis, iç o tatlı suyu, bulanıklığı geçti, duruldu artık!
  • عدت یا عیدی الینا مرحبا ** نعم ما روحت یا ریح الصبا
  • Ey yeryüzü, gözyaşlarımı em, yeter gayri… Merhaba ey seher yeli! Bize dostun kokusunu getirdin, ne güzel de estin ya!
  • گفت ای یاران روان گشتم وداع ** سوی آن صدری که امیرست و مطاع
  • Dostlar, dedi, ben gidiyorum, elveda. Ben o emîre, o emrine itaat edilen Sadr-ı Cihan’a gidiyorum.
  • دم‌بدم در سوز بریان می‌شوم ** هرچه بادا باد آنجا می‌روم 3805
  • Anbean onun aşkıyla, onun ayrılığıyla yanmaktayım… Artık ne olursa olsun, gidiyorum ben!
  • گرچه دل چون سنگ خارا می‌کند ** جان من عزم بخارا می‌کند
  • Sevgilinin gönlü mermerler gibi katı bir hale gelse bile ruhum yine Buhara’ya gitmek istiyor.
  • مسکن یارست و شهر شاه من ** پیش عاشق این بود حب الوطن
  • Orası sevgilimin konağı, padişahımın şehri; benim vatanım orası… Âşıklara vatan sevgisi budur!
  • پرسیدن معشوقی از عاشق غریب خود کی از شهرها کدام شهر را خوشتر یافتی و انبوه‌تر و محتشم‌تر و پر نعمت‌تر و دلگشاتر
  • Bir mâşukun, garip âşığına “Şehirlerden hangi şehri daha güzel buldun, Hangi şehir daha kalabalık, daha büyük? Hangi şehrin nimetleri daha bol, hangi şehir daha ziyade iç açıcı” diye sorması
  • گفت معشوقی به عاشق کای فتی ** تو به غربت دیده‌ای بس شهرها
  • Bir güzel, âşığına dedi ki: Yiğidim, gurbette birçok şehirler gördün.
  • پس کدامین شهر ز آنها خوشترست ** گفت آن شهری که در وی دلبرست
  • Hangi şehir daha ziyade hoşuna gitti. Âşık, “Sevgilinin oturduğu şehir”
  • هرکجا باشد شه ما را بساط ** هست صحرا گر بود سم الخیاط 3810
  • Padişahımız, nereye yaygısını yayar, oturursa orası, iğne deliği kadar dar bile olsa bize sahra gelir.