English    Türkçe    فارسی   

3
3850-3859

  • سلسله‌ی این قوم جعد مشکبار ** مسله‌ی دورست لیکن دور یار 3850
  • Bu kavmin silsilesi, sevgilinin simsiyah ve kıvırcık saçlarıdır. Onlarda devir meselesinden bahsederler ama sevgilinin devrinden.
  • مسله‌ی کیس ار بپرسد کس ترا ** گو نگنجد گنج حق در کیسه‌ها
  • Eğer birisi sana kese meselesini sorarsa ona de ki: Allah hazinesi keselere sığmaz ki!
  • گر دم خلع و مبارا می‌رود ** بد مبین ذکر بخارا می‌رود
  • Âşıklara aralarında Hul ve Mübara’dan dem vururlarsa hoş gör. Hakikatte Buhara’yı anıyorlar demektir.
  • ذکر هر چیزی دهد خاصیتی ** زانک دارد هرصفت ماهیتی
  • Her şeyi anış, başka bir hassa verir… her sıfatın başka bir mahiyeti var.
  • در بخارا در هنرها بالغى ** چون به خوارى رو نهى ز آن فارغى
  • Buhara’da her hünere ermiş, olgun bir hale gelmişsin ama horluğa yüz kodun mu hepsinden vazgeçer, her şeyi unutursun.
  • آن بخاری غصه‌ی دانش نداشت ** چشم بر خورشید بینش می‌گماشت 3855
  • O Buhara’lı âşık da bilgi derdinde değildi… Gözünü görüş güneşine dikmişti o.
  • هرکه درخلوت ببینش یافت راه ** او ز دانشها نجوید دستگاه
  • Kim, halvette görüşe yol bulur, hakikati görürse artık bilgilerle yücelmeyi dilemez.
  • با جمال جان چوشد هم‌کاسه‌ای ** باشدش ز اخبار و دانش تاسه‌ای
  • Can güzelliğiyle bir kâseden şarap içen, ağızdan duyulma haberlerle bilgilerden tasalanmaz.
  • دید بردانش بود غالب فرا ** زان همی دنیا بچربد عامه را
  • Görüş, ekseriyetle bilgiden üstündür, bilgiye galebe eder. Bu yüzden halk nazarında dünya galiptir, sevimlidir.
  • زانک دنیا را همی‌بینند عین ** وآن جهانی را همی‌دانند دین
  • Çünkü dünyayı gözler görür; bu, eldeki matahtır… ahireti ise verilmesi va’dedilen borç bilirler.
  • رو نهادن آن بنده‌ی عاشق سوی بخارا
  • O âşık kulun Buhara’ya yüz tutması