-
چون سواد آن بخارا را بدید ** در سواد غم بیاضی شد پدید
- Buhara’nın karaltısını görünce gam karanlığında bir beyazlıktır göründü.
-
ساعتی افتاد بیهوش و دراز ** عقل او پرید در بستان راز
- Yere yığıldı, uzun bir müddet kendisinden geçti. Aklı, sır bahçesine uçup gitti.
-
بر سر و رویش گلابی میزدند ** از گلاب عشق او غافل بدند
- Onu ayıltacak, aşk gül suyuydu, bunu bilmediklerinden başına, yüzüne gül suları serptiler.
-
او گلستانی نهانی دیده بود ** غارت عشقش ز خود ببریده بود
- O gizli gül bahçesi görmüştü… Aşk, onu yakalamış kendisinden geçirmiş gitmişti.
-
تو فسرده درخور این دم نهای ** با شکر مقرون نهای گرچه نیی 3870
- Sen donmuş, taş kesilmiş birisin; bu söze, bu nefese lâyık değilsin… Evet, sen de kamışsın ama içinde şeker yok!
-
رخت عقلت با توست و عاقلی ** کز جنودا لم تروها غافلی
- Aklın başında, akıllısın sen. “Görmediğiniz askerleri yolladı” ayetinden gafilsin!
-
در آمدن آن عاشق لاابالی در بخارا وتحذیر کردن دوستان او را از پیداشدن
- O sallapati âşığın Buhara’ya gelmesi, dostlarının onu meydana çıkarmamaya çalışmaları
-
اندر آمد در بخارا شادمان ** پیش معشوق خود و دارالامان
- Sevine, sevine o emniyet şehrine sevgilisinin bulunduğu yere, Buhara’ya geldi.
-
همچو آن مستی که پرد بر اثیر ** مه کنارش گیرد و گوید که گیر
- Gökyüzünde uçan, ay tarafından kucaklandığını, kendisine sen de beni kucaklasana dendiğini sanan sarhoşa benziyordu.
-
هرکه دیدش در بخارا گفت خیز ** پیش از پیدا شدن منشین گریز
- Onu Buhara’da her gören “Durma, görünmeden hemen bir tarafa sıvış!
-
که ترا میجوید آن شه خشمگین ** تا کشد از جان تو ده ساله کین 3875
- Padişah gazap etmiş, tam on yıllık öcünü almak için seni arayıp duruyor.