English    Türkçe    فارسی   

3
3871-3880

  • رخت عقلت با توست و عاقلی ** کز جنودا لم تروها غافلی
  • Aklın başında, akıllısın sen. “Görmediğiniz askerleri yolladı” ayetinden gafilsin!
  • در آمدن آن عاشق لاابالی در بخارا وتحذیر کردن دوستان او را از پیداشدن
  • O sallapati âşığın Buhara’ya gelmesi, dostlarının onu meydana çıkarmamaya çalışmaları
  • اندر آمد در بخارا شادمان ** پیش معشوق خود و دارالامان
  • Sevine, sevine o emniyet şehrine sevgilisinin bulunduğu yere, Buhara’ya geldi.
  • همچو آن مستی که پرد بر اثیر ** مه کنارش گیرد و گوید که گیر
  • Gökyüzünde uçan, ay tarafından kucaklandığını, kendisine sen de beni kucaklasana dendiğini sanan sarhoşa benziyordu.
  • هرکه دیدش در بخارا گفت خیز ** پیش از پیدا شدن منشین گریز
  • Onu Buhara’da her gören “Durma, görünmeden hemen bir tarafa sıvış!
  • که ترا می‌جوید آن شه خشمگین ** تا کشد از جان تو ده ساله کین 3875
  • Padişah gazap etmiş, tam on yıllık öcünü almak için seni arayıp duruyor.
  • الله الله درمیا در خون خویش ** تکیه کم کن بر دم و افسون خویش
  • Allah aşkına olsun kendi kanına girme… Kendine pek o kadar güvenme!
  • شحنه‌ی صدر جهان بودی و راد ** معتمد بودی مهندس اوستاد
  • Sadr-ı Cihan’ın Şahnesiydin, itimadına mazhar olmuş üstat bir mühendistin.
  • غدو کردی وز جزا بگریختی ** رسته بودی باز چون آویختی
  • Ona hıyanette bulundun, cezadan da kaçtın… Neyse, bu suretle kurtulduğun halde şimdi nasıl oldu da tekrar geldin?
  • از بلا بگریختی با صد حیل ** ابلهی آوردت اینجا یا اجل
  • Yüzlerce hileyle belâdan kurtulmuştun, seni buraya aptallığın mı getirdi, ecelin mi?
  • ای که عقلت بر عطارد دق کند ** عقل و عاقل را قضا احمق کند 3880
  • Aklın Utaridi bile beğenmez, kınardı… Fakat kaza ve kader, aklı da ahmak bir hale sokuyor, akıllıyı da!