English    Türkçe    فارسی   

3
4016-4025

  • گفت او را کی زدم ای جان و دوست ** من بر آن دیوی زدم کو اندروست
  • Döven de “Canım, dostum, ben onu ne vakit dövdüm ki? Ben, ondaki Şeytan’ı dövüyorum” der.
  • مادر ار گوید ترا مرگ تو باد ** مرگ آن خو خواهد و مرگ فساد
  • Annen, sana “geber” dese bu sözüyle kötü huyunun, kötülüğünün gebermesini ister.
  • آن گروهی کز ادب بگریختند ** آب مردی و آب مردان ریختند
  • Edepten, terbiyeden kaçanlar, erliğin yüzsuyunu da dökerler, erlerin yüzsuyunu da!
  • عاذلانشان از وغا وا راندند ** تا چنین حیز و مخنث ماندند
  • Bunlar, kendilerini kınayanları da savaştan döndürürler… Nihayet böyle rezil ve kahpe bir halde kala kaldılar.
  • لاف و غره‌ی ژاژخا را کم شنو ** با چنینها در صف هیجا مرو 4020
  • Herzevekillerin herzelerini, manasız sözlerini saçma gururlarını az dinle, bu çeşit adamlarla savaş safına girme.
  • زانک زاد و کم خبالا گفت حق ** کز رفاق سست برگردان ورق
  • Allah, bunlar hakkında buyurdu ki “Onlar size uyunca sayınızı çoğaltmazlar, ancak hile ve fesadı çoğaltırlar", "Kaypak arkadaşlara uyma, çevir onların yaprağını!
  • که گر ایشان با شما همره شوند ** غازیان بی‌مغز همچون که شوند
  • Çünkü onlar sizinle yoldaş olurlarsa gaziler de saman gibi içsiz bir hale düşerler.
  • خویشتن را با شما هم‌صف کنند ** پس گریزند و دل صف بشکنند
  • Size uymuş görünür, sizinle beraber safa girerler ama sonra kaçarlar, safı da bozar perişan ederler.
  • پس سپاهی اندکی بی این نفر ** به که با اهل نفاق آید حشر
  • Bu çeşit adamdansa… Münafıklardan pek kalabalık kişinin size uymadansa azlık asker daha iyi.
  • هست بادام کم خوش بیخته ** به ز بسیاری به تلخ آمیخته 4025
  • Az, fakat adamakıllı olmuş güzel badem, acımış, kötü fakat çok bademden iyidir elbette.