-
هست بادام کم خوش بیخته ** به ز بسیاری به تلخ آمیخته 4025
- Az, fakat adamakıllı olmuş güzel badem, acımış, kötü fakat çok bademden iyidir elbette.
-
تلخ و شیرین در ژغاژغ یک شیاند ** نقص از آن افتاد که همدل نیند
- Suret bakımından acı da birdir, tatlı da… Fakat hakikatte bunlar birbirine zıttır, ikidir.
-
گبر ترسان دل بود کو از گمان ** میزید در شک ز حال آن جهان
- Kâfir, o âlemin varlığından şüphe eder, dirileceğini ummaz. Bu yüzden gönlünde korku vardır.
-
میرود در ره نداند منزلی ** گام ترسان مینهد اعمی دلی
- Yola düşüp gider ama bir konak bile bilmez. Gönlü kör olan adam, korka korka adım atar.
-
چون نداند ره مسافر چون رود ** با ترددها و دل پرخون رود
- Yolcu, yol bilmezse nasıl gider? Tereddütlerle, gönlü kanlarla dolu olarak!
-
هرکه گویدهای اینسو راه نیست ** او کند از بیم آنجا وقف و ایست 4030
- Birisi “Hay adam hay… Yol, burası değil ki!” dese korkusundan hemen oracıkta duruverir.
-
ور بداند ره دل با هوش او ** کی رود هر های و هو در گوش او
- Fakat gönlüyle hakikati duyan, yolu bilen kişinin kulağına hiç öyle hay huylar girer mi?
-
پس مشو همراه این اشتردلان ** زانک وقت ضیق و بیمند آفلان
- Şu halde bu deve yüreklilerle yoldaş olma. Çünkü onlar, darlık ve korku zamanında kayboluverirler.
-
پس گریزند و ترا تنها هلند ** گرچه اندر لاف سحر بابلند
- Onlar, lâf da Bâbil sihrine maliktirler, her şeyi yapar, çatarlar ama iş dara geldi mi kaçar, seni yapayalnız bırakıverirler!
-
تو ز رعنایان مجو هین کارزار ** تو ز طاوسان مجو صید و شکار
- Kendine gel ve züppelerden savaş umma. Tavus kuşlarından av avlama hünerini bekleme!