که بتاسانید او را ظالمی ** بر بهانهی مسجد او بد سالمی
Onu zalimin birisi boğdu, mescidi de kurtulmak için bahane etti.
تا بهانهی قتل بر مسجد نهد ** چونک بدنامست مسجد او جهد
Mescidin adı çıkmış zaten. O da konuk, mescitte konukladı da öldü derler, ben de kurtulurum dedi, diyebilir.
تهمتی بر ما منه ای سختجان ** که نهایم آمن ز مکر دشمنان
Ey canı pek adam, bizi töhmet altında bırakma… Zaten düşmanların hilelerinden emin değiliz.
هین برو جلدی مکن سودا مپز ** که نتان پیمود کیوان را بگز4085
Hadi yürü, yiğitliğini bırak, bu ham sevdayı pişirmeye kalkışma. Zuhal yıldızı arşınla ölçülemez!
چون تو بسیاران بلافیده ز بخت ** ریش خود بر کنده یک یک لخت لخت
Senin gibi çokları bahttan, talihten dem vurdular ama sonunda birer birer, tutam tutam sakallarını yoldular!
هین برو کوتاه کن این قیل و قال ** خویش و ما را در میفکن در وبال
Aklını başına al da bu dedikoduyu kısa kes, yürü git… Kendini de vebale sokma, bizi de!”
جواب گفتن مهمان ایشان را و مثل آوردن بدفع کردن حارس کشت به بانگ دف از کشت شتری را کی کوس محمودی بر پشت او زدندی
Konuğun, onlara sırtına Sultan Mahmud’un davulu konmuş ve nöbet vurulması âdet olmuş deveyi bile defle kuşları kaçıran ekin bekçisinin kaçırdığını anlatarak misal getirmek suretiyle cevap vermesi
گفت ای یاران از آن دیوان نیم ** که ز لا حولی ضعیف آید پیم
Dedi ki: “Dostlar, ben bir Lâhavle’yle ürküp kaçacak şeytanlardan değilim.
کودکی کو حارس کشتی بدی ** طبلکی در دفع مرغان میزدی
Bir çocuk, ekin bekçiliği yapar ve yanındaki defi çalarak kuşları kaçırırdı.
تا رمیدی مرغ زان طبلک ز کشت ** کشت از مرغان بد بی خوف گشت4090
Kuşlar, o küçücük defin sesini duyup tarladan kaçarlar, ekinler de zararlı kuşlardan kurtulurdu.
چونک سلطان شاه محمود کریم ** برگذر زد آن طرف خیمهی عظیم
Kerem sahibi Sultan Mahmud’un yolu, o taraflara düştü, koca otağı o civara kuruldu.