-
خربطی ناگاه از خرخانهای ** سر برون آورد چون طعانهای
- Göbekli biri, ansızın eşek yurdundan şunu, bunu kınayan karılar gibi baş çıkararak,
-
کین سخن پستست یعنی مثنوی ** قصه پیغامبرست و پیروی
- “Bu söz, yani Mesnevi, aşağılık bir söz… Peygamber’in hikâyesi ona uymayı anlatıp durmakta.
-
نیست ذکر بحث و اسرار بلند ** که دوانند اولیا آن سو سمند
- Bunda öyle velilerin at koşturdukları makamlara ait yüce bahisler, yüksek şeyler yok…
-
از مقامات تبتل تا فنا ** پایه پایه تا ملاقات خدا 4235
- Dünyadan ve Allah’tan başka her şeyden kesilmeden tut da yokluk makamına kadar derece derece, mertebe mertebe Allah’a ulaşıncaya kadar
-
شرح و حد هر مقام و منزلی ** که بپر زو بر پرد صاحبدلی
- Her durağın, her konağın şehri de yok ki bir gönül sahibi onunla kanatlanıp uçsun” dedi.
-
چون کتاب الله بیامد هم بر آن ** این چنین طعنه زدند آن کافران
- O kâfirler Allah’ın kitabını da bu çeşit kınadılar.
-
که اساطیرست و افسانهی نژند ** نیست تعمیقی و تحقیقی بلند
- “Bu esatirden eski masallardan ibaret… Öyle derin bahisler, yüce hakikatleri eşelemeler yok, bunda.
-
کودکان خرد فهمش میکنند ** نیست جز امر پسند و ناپسند
- Bunu küçücük çocuklar bile anlar. Kabul edilecek yahut edilmeyecek emirlerden nehiylerden ibaret.
-
ذکر یوسف ذکر زلف پر خمش ** ذکر یعقوب و زلیخا و غمش 4240
- Yusuf, Yusuf’un büklüm, büklüm zülüfleri… Yakup, Zeliha, Zeliha’nın derdi…
-
ظاهرست و هرکسی پی میبرد ** کو بیان که گم شود در وی خرد
- Hep bunlar değil mi? Bunları herkes anlar, bilir. Nerede bir söz ki akıl, onu idrak edemesin de hayretlere düşsün” dediler.