-
وقت آن آمد که حیدروار من ** ملک گیرم یا بپردازم بدن
- Haydar gibi ya ülkeyi zapt ederim ya canım bedenimden gider.”
-
بر جهید و بانگ بر زد کای کیا ** حاضرم اینک اگر مردی بیا
- Yerinden fırladı bağırdı: “Ey ulu adam, işte buracıkta hazırım; hadi, ersen gel!”
-
در زمان بشکست ز آواز آن طلسم ** زر همیریزید هر سو قسم قسم
- Tılsım, hemencecik bozuldu, her taraftan ulam ulam altın dökülmeye başladı.
-
ریخت چند این زر که ترسید آن پسر ** تا نگیرد زر ز پری راه در 4355
- Öyle altın döküldü ki oğlancağız, kapının bile kapanıp açılmayacağından korktu.
-
بعد از آن برخاست آن شیر عتید ** تا سحرگه زر به بیرون میکشید
- Ondan sonra o kuvvetli aslan kalktı, ta seher çağına kadar altını dışarıya taşımakla uğraştı.
-
دفن میکرد و همی آمد بزر ** با جوال و توبره بار دگر
- Altınları gömmekte, sonra yine gelip çuvallara, torbalara doldurarak dışarıya götürmekteydi.
-
گنجها بنهاد آن جانباز از آن ** کوری ترسانی واپس خزان
- O canıyla oynayan er, gerisin geriye çekilip kaçan korkakların rağmine definelerine sahip oldu.
-
این زر ظاهر بخاطر آمدست ** در دل هر کور دور زرپرست
- Her kör ve hakikatten uzak kalmış altına tapan kişinin hatırına bu hikâyeyi duyunca derhal zahiri altın gelir.
-
کودکان اسفالها را بشکنند ** نام زر بنهند و در دامن کنند 4360
- Çocuklar saksıları kırar, o kırık parçalara altın adını takar eteklerine koyarlar.
-
اندر آن بازی چو گویی نام زر ** آن کند در خاطر کودک گذر
- Oyun oynarken o parçalara altın adını taktın ya… Artık ne vakit altın desen çocuğun aklına saksı kırıkları gelir.