-
من بترسانم وقیح یاوه را ** آنک ترسد من چه ترسانم ورا
- Ben utanmayan ve korkmayan kişiyi korkuturum. Zaten benden korkanı neye korkutayım.
-
بهر دیگ سرد آذر میرود ** نه بدان کز جوش از سر میرود
- Ateş, soğuk tencerenin altına konur; kaynayan coşkunluğundan baştan çıkan tencerenin altına değil!
-
آمنان را من بترسانم به علم ** خایفان را ترس بردارم به حلم
- Benden emin olanları bilgimle korkuturum; korkanlarınsa korkularını teskin ederim.
-
پارهدوزم پاره در موضع نهم ** هر کسی را شربت اندر خور دهم 4385
- Ben yamacıyım, yamanması icap eden yeri yamarım. Herkese nabzına göre şerbet veririm.
-
هست سر مرد چون بیخ درخت ** زان بروید برگهاش از چوب سخت
- Kişinin sırrı ağacın köküne benzer. Yaprakları, o kökten feyz alırda kupkuru gövdesinden çıkar, yeşerir.
-
درخور آن بیخ رسته برگها ** در درخت و در نفوس و در نهی
- Yapraklar, köke göredir. Ağaçta böyle olduğu gibi nefislerle akıllarda da böyledir.
-
برفلک پرهاست ز اشجار وفا ** اصلها ثابت و فرعه فی السما
- Vefa ağaçlarından göklere yücelmiş kollar, kanatlar var... Kökleri yerli yerinde de ferileri gökte.
-
چون برست از عشق پر بر آسمان ** چون نروید در دل صدر جهان
- Aşk yüzünden gökte kollar, kanatlar meydana gelirde Sadr-ı Cihan’ın gönlüne nasıl merhamet gelmez.
-
موج میزد در دلش عفو گنه ** که ز هر دل تا دل آمد روزنه 4390
- Gönlünde o suçu affetme denizi dalgalanmaya başladı… Zaten gönülden gönüle pencere vardır!
-
که ز دل تا دل یقین روزن بود ** نه جدا و دور چون دو تن بود
- Gönülden gönüle pencere olduğu muhakkak. İki gönül iki ten gibi birbirinden ayrı ve uzak kalamaz.