English    Türkçe    فارسی   

3
4388-4397

  • برفلک پرهاست ز اشجار وفا ** اصلها ثابت و فرعه فی السما
  • Vefa ağaçlarından göklere yücelmiş kollar, kanatlar var... Kökleri yerli yerinde de ferileri gökte.
  • چون برست از عشق پر بر آسمان ** چون نروید در دل صدر جهان
  • Aşk yüzünden gökte kollar, kanatlar meydana gelirde Sadr-ı Cihan’ın gönlüne nasıl merhamet gelmez.
  • موج می‌زد در دلش عفو گنه ** که ز هر دل تا دل آمد روزنه 4390
  • Gönlünde o suçu affetme denizi dalgalanmaya başladı… Zaten gönülden gönüle pencere vardır!
  • که ز دل تا دل یقین روزن بود ** نه جدا و دور چون دو تن بود
  • Gönülden gönüle pencere olduğu muhakkak. İki gönül iki ten gibi birbirinden ayrı ve uzak kalamaz.
  • متصل نبود سفال دو چراغ ** نورشان ممزوج باشد در مساغ
  • İki kandilin yağ konan kapları birbirine bitişik değildir ama ışıkları katışmış birleşmiştir.
  • هیچ عاشق خود نباشد وصل‌جو ** که نه معشوقش بود جویای او
  • Hiçbir âşık yoktur ki sevgilisinin vuslatını arasın. Dilesin de sevgilisi onu aramasın, dilemesin!
  • لیک عشق عاشقان تن زه کند ** عشق معشوقان خوش و فربه کند
  • Fakat aşk, âşıkların vücutlarını inceltir, zayıflatır… Sevgililerin vücutlarını ise güzelleştirir, semirtir.
  • چون درین دل برق مهر دوست جست ** اندر آن دل دوستی می‌دان که هست 4395
  • Bu gönülden sevgi ve şimşeği çaktı mı bil ki o gönülde de sevgi vardır.
  • در دل تو مهر حق چون شد دوتو ** هست حق را بی گمانی مهر تو
  • Gönlünde Allah sevgisi arttı mı şüphe yok ki Allah seni seviyor.
  • هیچ بانگ کف زدن ناید بدر ** از یکی دست تو بی دستی دگر
  • Tek elin sesi çıkmaz. Öbür elin olmadıkça, iki elin birbirine vurulmadıkça ne ses çıkar, ne seda!