English    Türkçe    فارسی   

3
4392-4401

  • متصل نبود سفال دو چراغ ** نورشان ممزوج باشد در مساغ
  • İki kandilin yağ konan kapları birbirine bitişik değildir ama ışıkları katışmış birleşmiştir.
  • هیچ عاشق خود نباشد وصل‌جو ** که نه معشوقش بود جویای او
  • Hiçbir âşık yoktur ki sevgilisinin vuslatını arasın. Dilesin de sevgilisi onu aramasın, dilemesin!
  • لیک عشق عاشقان تن زه کند ** عشق معشوقان خوش و فربه کند
  • Fakat aşk, âşıkların vücutlarını inceltir, zayıflatır… Sevgililerin vücutlarını ise güzelleştirir, semirtir.
  • چون درین دل برق مهر دوست جست ** اندر آن دل دوستی می‌دان که هست 4395
  • Bu gönülden sevgi ve şimşeği çaktı mı bil ki o gönülde de sevgi vardır.
  • در دل تو مهر حق چون شد دوتو ** هست حق را بی گمانی مهر تو
  • Gönlünde Allah sevgisi arttı mı şüphe yok ki Allah seni seviyor.
  • هیچ بانگ کف زدن ناید بدر ** از یکی دست تو بی دستی دگر
  • Tek elin sesi çıkmaz. Öbür elin olmadıkça, iki elin birbirine vurulmadıkça ne ses çıkar, ne seda!
  • تشنه می‌نالد که ای آب گوار ** آب هم نالد که کو آن آب‌خوار
  • Susuz, ey tatlı su diye ağlar, inler ama su da nerede o susamış, diye ağlar, inler!
  • جذب آبست این عطش در جان ما ** ما از آن او و او هم آن ما
  • Bizdeki bu susuzluk suyun bizi çekmesinden ileri gelir… Biz suyunuz, su bizim.
  • حکمت حق در قضا و در قدر ** کرد ما را عاشقان همدگر 4400
  • Allah hikmeti ezelde bizi birbirimize âşık etti.
  • جمله اجزای جهان زان حکم پیش ** جفت جفت و عاشقان جفت خویش
  • O ezeli hükme göre kâinatın büyük zerreleri çift çifttir ve her cüz’ü de kendi çiftine âşıktır.