و آن محب حق ز بهر حق کجاست ** که ز اغراض و ز علتها جداست
Nerede Hakk’ı ancak hak için seven, garezlerden, maksatlardan ayrılmış âşık?
گر چنین و گر چنان چون طالبست ** جذب حق او را سوی حق جاذبست
Fakat ister öyle sevsin, ister böyle… Mademki Allah’ı diliyor, onu Hakk’a çeken yine Hakk’tır.
گر محب حق بود لغیره ** کی ینال دائما من خیره
Daima Allah’ın hayrına nail olayım diye Allah’ı seven de,
یا محب حق بود لعینه ** لاسواه خائفا من بینه
Allah’tan başkasına gönül vermekten korkup ancak onu seven de.
هر دو را این جست و جوها زان سریست ** این گرفتاری دل زان دلبریست4600
Her ikisinin bu sevgisi, bu arayıp taraması da o âlemdendir… Bu gönül kaptırma, o dilberden. O güzelin güzelliğinden ileri gelmedir.
جذب معشوق عاشق را من حیث لا یعمله العاشق و لا یرجوه و لا یخطر بباله و لا یظهر من ذلک الجذب اثر فی العاشق الا الخوف الممزوج بالیاس مع دوام الطلب
Sevgilinin; âşığı âşığın bilmediği, ummadığı, aklına bile gelmediği halde kendisine çekişi… Bu çekiş yüzünden âşık, daima sevgiliyi arayıp durmakla beraber korkuyla karışık bir ümitsizliğe düşer, başka bir eseri belirmez
آمدیم اینجا که در صدر جهان ** گر نبودی جذب آن عاشق نهان
Şimdi şuraya geldik: Eğer Sadr-ı Cihan o âşıkı gizlice çekmese, dilemese, istemeseydi.
ناشکیباکی بدی او از فراق ** کی دوان باز آمدی سوی وثاق
O âşık, ayrılığa tahammül edemeyecek bir hale gelir, ona kavuşmak için tekrar koşa koşa yollara düşer miydi?
میل معشوقان نهانست و ستیر ** میل عاشق با دو صد طبل و نفیر
Sevgililerin meyli gizlidir, örtülüdür… Fakat âşığın meyli iki yüz davul zurnayla ilan edilir, o kadar meydandadır.
یک حکایت هست اینجا ز اعتبار ** لیک عاجز شد بخاری ز انتظار
Burada ibret için bir hikâye söylemek var ama Buhara’lı âşık beklemekten âciz oldu.
ترک آن کردیم کو در جست و جوست ** تاکه پیش از مرگ بیند روی دوست4605
Sevgilisini arayıp duruyor, ölmeden kavuşsun, yüzünü görsün diye söylemekten vazgeçtik.