English    Türkçe    فارسی   

3
4633-4642

  • کیست آن کالم که از باد و بروت ** ظلم کردست و خراشیدست روت
  • Kimdir o zalim ki ululuk satarak sana zulmetti, yüzünü, gözünü tırmaladı?
  • ای عجب در عهد ما ظالم کجاست ** کو نه اندر حبس و در زنجیر ماست
  • Bizim zamanımızda zalim nerede? Şaşılacak şey… Nasıl oluyor da hapsedilmemiş, nasıl oluyor da bizim zindanımızda değil?
  • چونک ما زادیم ظلم آن روز مرد ** پس بعهد ما کی ظلمی پیش برد 4635
  • Bizim doğduğumuz gün zulüm öldü… Kimdir bizim zamanımızda zulmeden?
  • چون بر آمد نور ظلمت نیست شد ** ظلم را ظلمت بود اصل و عضد
  • Nur geldi mi zulmet yok olur. Zulmün aslı ve arkası da zulmettir.
  • نک شیاطین کسب و خدمت می‌کنند ** دیگران بسته باصفادند و بند
  • Bak, şeytanlar, bizim için çalışmada, kazanmada, bize hizmet etmede… Hizmetten çekinenler de zincirlerle bağlanmış, bukağılarına vurulmuş!
  • اصل ظلم ظالمان از دیو بود ** دیو در بندست استم چون نمود
  • Zalimler, Şeytan’ın iğvasiyle zulmederler, zalimlerin zulmünün aslı Şeytan’dan gelir… Şeytan, bağlarla bağlanmış, zincirlere vurulmuşken nasıl olup da zulümde bulunabilir?
  • ملک زان دادست ما را کن فکان ** تا ننالد خلق سوی آسمان
  • Allah, bize padişahlığı; halk göklere el açıp ağlamasın diye verdi.
  • تا به بالا بر نیاید دودها ** تا نگردد مضطرب چرخ و سها 4640
  • Ah ve feryatların yücelere çıkmasın, gökyüzüyle süha yıldızı ıstıraba düşmesin.
  • تا نلرزد عرش از ناله یتیم ** تا نگردد از ستم جانی سقیم
  • Arş yetim feryadıyla titremesin, hiç kimse sitemle perişan olmasın diye bize saltanat ihsan etti.
  • زان نهادیم از ممالک مذهبی ** تا نیاید بر فلکها یا ربی
  • Göklere “Yarabbi” sesi çıkmasın diye ülkelerde yol yordam olarak bu adaleti, bu ihsan kaidesini bir kanun haline getirdik.