-
همچنین جویای درگاه خدا ** چون خدا آمد شود جوینده لا
- Tıpkı bunun gibi Allah tapısını arayan da Allah geldi mi yok olur.
-
گرچه آن وصلت بقا اندر بقاست ** لیک ز اول آن بقا اندر فناست
- O vuslat ebedîlik içinde ebedîliktir ama o ebedîlik yokluk suretinde tecelli eder.
-
سایههایی که بود جویای نور ** نیست گردد چون کند نورش ظهور 4660
- Nur arayan gölgeler, nur zuhur etti mi yok olur.
-
عقل کی ماند چو باشد سرده او ** کل شیء هالک الا وجهه
- Âşık, başını verince akıl kalır mı gayrı? Her şey helâk bulur, yalnız onun hakikati kalır.
-
هالک آید پیش وجهش هست و نیست ** هستی اندر نیستی خود طرفهایست
- Onun hakikatine karşı var da yok olur, yok da. Yoklukta varlık… Bu, pek acayip bir şey!
-
اندرین محضر خردها شد ز دست ** چون قلم اینجا رسیده شد شکست
- Bu makamda akıllar elden çıkar, kalem buraya vardı mı kırılır, bir şey yazamaz olur!
-
نواختن معشوق عاشق بیهوش را تا به هوش باز آید
- Sevgilinin, kendine gelsin diye âşığına iltifat etmesi
-
میکشید از بیهشیاش در بیان ** اندک اندک از کرم صدر جهان
- Sadr-ı Cihan, o âşığı yavaş, yavaş istiğrak âleminden çekmekte, söz söyleme makamına getirmekteydi.
-
بانگ زد در گوش او شه کای گدا ** زر نثار آوردمت دامن گشا 4665
- Padişah âşığın kulağına dedi ki: “Ey yoksul, eteğini aç, sana altın saçmaya geldim.
-
جان تو کاندر فراقم میطپید ** چونک زنهارش رسیدم چون رمید
- Canın ayrılığımla halecan içindeydi… İmdadına geldim, nasıl oldu da ürküp kaçtı?
-
ای بدیده در فراقم گرم و سرد ** با خود آ از بیخودی و باز گرد
- Ey ayrılığımla dünyanın soğuğunu, sıcağını, kahrını, kahrını, lütfunu gören âşık, kendine gel, dön geriye!